Tanrı’nın İsraili’ne Esenlik Olsun

Galatyalılar 6:11–18

Bana gelince, Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O’nun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için. Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaratılıştır. Bu kurala uyan herkese ve Tanrı’nın İsraili’ne esenlik ve merhamet olsun. Bundan böyle kimse bana sorun çıkarmasın. Çünkü ben İsa’nın yara izlerini bedenimde taşıyorum. Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih’in lütfu ruhunuzla birlikte olsun! Amin.

Nihayet, Pavlus’un Galatyalılar’a mektubunun sonuna geldik. Bu önemli mektupta Pavlus, diğer uluslara İsa’ya iman etmeleri ve sünnet olmaları gerektiğini öğreten sahte öğretmenlerin sapkın inançlarıyla savaşmıştır. Pavlus bu sapkınlığa “sahte öğreti” der ve Müjde’nin dışında onlara farklı bir müjde duyuranın ister insan, ister gökten inen bir melek olsun lanetleneceğini söyler (Gal.1:8–9).

Mektubunda, yalnız ve yalnızca aklanma doktrini öne sürer. Yalnızca lütuf aracılığıyla, Mesih’e olan imanla kurtulduk. Mesih’in itaati, acı çekmesi ve dirilişi bizi kurtarır. İmanımız içe değil, dışa dönüktür. Başka birinin eylemine bakarız. Aynı zamanda Mesih’in eylemi, yeni yaratılışın şafağını doğurur. Şimdi Şeytanın, günahın ve ölümün egemenliğinde olan Adem’in düşmüş krallığı bizi iyi bir yere ulaştırmaz. Bu nedenle, ikinci Adem olan Mesih’in krallığı doğmuştur. Adem’in düşmüş krallığına tamamen zıt olan Mesh’in krallığı, kutsallıkla ve doğrulukla bilinir. Kutsal Ruh’un dökülmesi doğruluk meyvesini verir. Pavlus ayrıca bu meyvenin, kilisenin ve imanlıların bireysel yaşamlarında nasıl gösterilmesi gerektiğini de açıklar. Mesih, Ruh’u üzerimize döktüğü için alçakgönüllü olmalı, böyle tanınmalı ve tövbekâr günahkârı yumuşak bir ruhla yola getirmeliyiz. Kelam’ı öğreten ve vaaz eden pastörün ihtiyaçlarını görmeliyiz. Gayretle iyi olanı yapmaya devam etmeliyiz. Bütün insanları sevmeliyiz; öncelikle de iman ailesinin üyelerini.

Pavlus’un mektubu kısa olsa da, doğrudan gerçeklere gebedir. Pavlus, mektubunu bitirmeden önce önemli birçok şeyden söz eder. Pavlus’un mektubunu bir bombayla kapadığını söylemek abartı olmayacaktır! Pavlus’un yalnızca son selamlarını sunduğu düşünülebilir. Pavlus, mektubunun içeriğini birkaç kısa ayetle özetler.

Kiminle Övünüyoruz?

Bu bölümün başında Pavlus, mektubunu genel bir kapanışla bitirir. Söylemeye çalıştıklarının önemini vurgulamak için büyük harflerle yazar (ayet 11)1. Pavlus, sahte öğretmenleri motive eden faktörlerden ikisini belirtir: “Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar. Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor, sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar” (Gal.6:12–13). Pavlus, sahte öğretmenleri motive eden ilk faktörün zulmü öğretmekten kaçınmak olduğunu söylemektedir.

Birinci yüzyıl Yahudilerinin çoğunluğu, Hristiyanlığı Yahudiliğin bir mezhebi olarak görmekteydi. İman etmeden önce Pavlus’un yaptığı gibi, kiliseye sahte olduğunu sandıkları Mesih’e taptıkları için zulmediyorlardı ve diğer ulusları sünnetten döndükleri için uyarıyorlardı. Bu nedenle, sahte öğretmenler yalnızca hâlâ zorunlu olduklarına inandıkları için değil, aynı zamanda bunun onları zulümden de kurtaracağını düşündükleri için diğer ulusları sünnet olmaya teşvik ediyorlardı. Diğer uluslardan iman edenleri göstererek “Bakın! Yasayı yerine getiriyorlar! Sünnet oluyorlar” diyorlardı.

İkincisi, belki de günümüzde çoğu pastörün olduğu gibi övünme eğilimi göstermeleriydi. Bazı pastörler Mesih’le değil, kilisenin büyüklüğüyle ve katılan kişilerin çokluğuyla övünür. Bu düşünce yapısını besleriz, çünkü çoğu işaretimizi Kutsal Yazılar’dan değil, dünyadan alırız. Dünya başarıyı nasıl ölçer? Dünya için büyük olmak her zaman iyidir; çok, azdan; biraz da, hiç yoktan iyidir. Bu nedenle her Pazar binlercesine vaaz veren büyük kilise, sadece yüzlercesine vaaz veren kiliseden daha iyi ve üstündür. Fakat birçoklarının göremediği şudur: Kutsal Yazılar başarıyı rakamlara göre değil, Tanrı’nın Müjde’yi duyurma çağrısına olan bağlılığa göre ölçer. Bu, Pavlus’un sahte öğretmenleri eleştirme noktasıdır. Pavlus’un zamanında sahte öğretmenler diğer uluslardan iman edenlerdeki başarılarla övünüyorlardı. Ne kadar çok kişiyi sünnet etmeye ikna ettiklerini diğer insanların görmesini istiyorlardı. Pavlus bunu mektubunda ortaya koymuştur. Rakibini alt eden ve onu yere serecek yumrukları savurabilecek enerjisi bulunan bir boksör gibi, Pavlus da Mesih’in Müjdesi’ne sadakatsiz olduklarını göstermek için sahte öğretmenlere art arda yumruk yağdırır.

1

Thomas Schreiner, Galatians, ZECNT (Grand Rapids, MI: Zondervan, 2010), 376.

Mesih’in İzlerini Taşıyın

Pavlus’un ilk yumruğunu görmek için, ortaya koyduğu ilk çelişkiye dikkat çekmemiz gerekir. Sahte öğretmenler diğer ulusların sünnet olmalarını istiyordu. Böylece, kendi başarılarıyla övünüyorlardı. Pavlus’un ise kendine has bir duruşu vardı: “Ben İsa’nın yara izlerini bedenimde taşıyorum” (Gal.6:17) diyordu. Pavlus’ta yara izleri vardı, 138 kez kırbaçlanmıştı; taşlanmıştı, birçok deniz kazası geçirmişti (2Ko.11:16–29). Pavlus, bu yara izlerine Mesih’in izleri demektedir. Bunlar, Mesih’le bir olduğu için taşıdığı izlerdi, Mesih’in acılarını paylaştığı izlerdi. Pavlus’un tanınmak istediği izler bunlardı, sünnet değildi. Törensel yasayla değil, Mesih’le işaretlenmek istiyordu.

İşte bu nedenle Pavlus 15. ayette şöyle söylemektedir: “Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaratılıştır” (Gal.6:15). Pavlus, sünnetin yararının olmadığını, önemli olanın yeni yaratılış olduğunu söylemektedir. Pavlus bir kimsenin yeni yaratık olması gerektiğini söylemez; Hristiyanlığın “yeni bir başlangıç” olduğunu ima etmez. Hayır, Yeşaya’daki yeni gökler ve yeryüzü vaadini anımsatır: “Çünkü bakın, yeni bir yeryüzü, Yeni bir gök yaratmak üzereyim; Geçmiştekiler anılmayacak, akla bile gelmeyecek” (Yşa.65:17). Tanrı, Mesih’te yeni gökleri ve yeri yaratmaya başlamıştır. Pavlus şöyle demektedir: “Siz, sahte öğretmenler ve onları izleyenler eski yaradılışın izlerini taşıyorsunuz. Öte yandan ben, yalnızca Mesih’in izlerini taşımak istiyorum. Benim izlerim, yeni yaratılışın izleridir. Kendinizle övünmektir sizin izleriniz; ben yalnızca Mesih’in çarmıhıyla övünmek istiyorum. Yalnızca Mesih’in uzlaştıran çarmıhıyla, yaşamıyla, ölümüyle, dirilişiyle, göğe alınışıyla… Gelecek çağın gücü ve vaadi, Kutsal Ruh’un dökülmesiyle sağlanabilir.”

Tanrı’nın İsrail’i

Pavlus’un ilk yumruğu rakibinin sendelemesine neden olduysa, ikinci yumruğu onu yere yıkacaktır. Bunun önemini anlamak için önce Eski Antlaşma’ya, Yeşaya kitabına bakmamız gerekir. O dönemde İsrail sürgündeydi, Tanrı yargısıyla İsrail’i Vaat Edilen Topraklar’dan kovmuştu. Ancak bu Tanrı’nın son sözü değildi. Tanrı, peygamber aracılığıyla sürgünün biteceğini ve halkını tekrar Vaat Edilen Topraklar’a geri getireceğini vaat etti:

“Bir anlık taşkın öfkeyle senden yüz çevirmiştim, Ama sonsuz sadakatle sana sevecenlik göstereceğim.” Seni kurtaran RAB böyle diyor.

“Bu benim için Nuh tufanı gibidir. Nuh tufanının bir daha yeryüzünü Kaplamayacağına nasıl ant içtimse, Sana öfkelenmeyeceğime, Seni azarlamayacağıma da ant içiyorum.

Dağlar yerinden kalksa, tepeler sarsılsa da Sadakatim senin üzerinden kalkmaz, Esenlik antlaşmam sarsılmaz” Diyor sana merhamet eden RAB. (Yşa.54:8–10)

Yeşaya, yeni yaratılıştan söz eder. Peygamber sürgünden dönüşlerini, Nuh tufanındaki suların yatışması, yeni bir yaratılış ya da yaratılışın yenilenmesi olarak tanımlar. Galatyalılar’ın sonuna doğru Pavlus’un sünnetli olmanın ya da olmamanın herhangi bir yarar sağlamayacağını, önemli olanın yeni yaratılış olduğunu söylediğini hatırlayınız. Yeşaya onuncu ayette, Tanrı’nın İsrail için yapacaklarını anlatır: “‘Dağlar yerinden kalksa, tepeler sarsılsa da sadakatim senin üzerinden kalkmaz, esenlik antlaşmam sarsılmaz’ diyor sana merhamet eden RAB” (Yşa.54:10). Rab, peygamber aracılığıyla İsrail’e “merhamet” ve “esenlik” göstereceğini söyler2.

Tekrar Galatyalılar’a dönebiliriz: “Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaratılıştır. Bu kurala uyan herkese ve Tanrı’nın İsraili’ne esenlik ve merhamet olsun” (Gal.6:15–16). Unutmayın ki Mesih’te olan kişi yeni yaratıktır, şimdi 16. ayeti tekrar düşünün. Kişi ister Yahudi ister diğer uluslardan olsun, ister sünnetli ister sünnetsiz olsun, Mesih’teyse İsrail halkına dahildir. Mesih’e imanla bakan, Tanrı’nın İsrail’idir! Pavlus Yahudilerin, yalnızca sünnetli Yahudiler için kullanacağı bu tanımı sünnetsiz diğer uluslar için kullanır. Sahte öğretmenler İsrail olarak tanınmak için çok çalışıyorlardı, çünkü yasanın ve ona uymanın onları benzersiz kılacağını sanıyorlardı, fakat Pavlus bombayı üzerlerinde patlattı. Kişinin çabasına bakılmaksızın, yalnızca Mesih’e ait olan kişilerdir İsrail olarak tanımlananalar. Pavlus daha önce “Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim’in gerçek oğulları iman edenlerdir” (Gal.3:7) derken de bu düşünceden söz ediyordu. Pavlus’un argümanı dahicedir; bir yanlış ancak doğruyla çürütülür.

2

G. K. Beale, “Peace and Mercy Upon the Israel of God: The Old Testament Background in Galatians 6:16,” Biblica 80 (1999): 204–223.

Sizler Tanrı’nın İsraili’siniz!

Tanrı’nın size verdiği İsrail kimliği üzerinde düşünün. Bir zamanlar Tanrı halkı İsrail’den uzak yaşayan yabancılardınız, ama şimdi yakına çağrıldınız ve Tanrı’nın oğulları olarak evlat edinildiniz. İsrail artık sizsiniz! Ayrım duvarını kim yıktı? İsa Mesih! İsa Mesih, Kutsal Ruh’unu üzerimize döktü, bizi ölümden yaşama diriltti, taştan yüreği alıp etten olanı verdi; görmemiz için gözler, işitmemiz için kulaklar bağışladı, bizi İsrail halkına dahil etti. Eğer Mesih gerçekten Tanrı’nın İsraili’yse, O’na imanla bakanlar ve O’nunla bir olanlar da Tanrı’nın İsraili olur. Mesih’in sayesinde, İsrail’e vaat edilen bütün bereketlere ortak oluruz. Eğer bunlar gerçekse kiminle övünmemiz gerekir?

Kendimizle mi övünüyoruz? Bedenimizdeki sünnetle övünmek kilisede artık bir sorun değilken, aynı zamanda övünülecek birçok başka şey, kendimize öncelik vermek için birçok neden buluruz. Dünya kendisiyle övünür; her defasında kendisiyle övünecek bir neden bulur ve bu kiliseyi olumsuz etkiler. Genellikle “bana bak” kültürü kiliseleri etkiler, bu etki vaaz kürsüsünden sandalyede oturanlara kadar yayılır. Kilise kendini övmeye başladığında, Mesih’in yapmış olduğuyla övünmeyi bırakır. Kilise bereket kaynağı olmaktan çıkar. Eski kovboy filmlerinden “Bu kasaba ikimiz için küçük” sözünü duymuşsunuzdur. Aynı şey kilise için de geçerlidir. Mesih boş zaman aktivitesi değildir. Ya onuru tamamen ona verir ve yalnızca O’nunla övünürüz, ya da O’nunla hiçbir paydaşlığımız kalmaz. Pavlus’un sözleri oldukça açıktır: “ Bana gelince, Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O’nun Çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için” (Gal.6:14).