Eski Antlaşma’da Müjde

Galatyalılar 3:6–9

Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim’in gerçek oğulları iman edenlerdir. Kutsal Yazı, Tanrı’nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim’e, “Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak” müjdesini önceden verdi. Böylece iman edenler, iman etmiş olan İbrahim’le birlikte kutsanırlar.

Müjde ne kadar eskidir? İnsanların tarihi kökenlerinin olmadığı ben-merkezci bir zamanda yaşıyoruz. Çoğu insan soy ağaçlarını bilmemekte, ancak bir iki jenerasyonunu sayabilmektedir. Aynı düşünce biçimi kiliseyi de etkilemektedir; çoğu insan, Müjde’nin kökenini kendi iman edişine ya da ailesinin veya daha da ileri giderlerse Billy Graham’ın eski günlerine kadar dayandırabilmektedir. Bir anlamda, Galatya’daki sahte öğretmenler de tarihi geçmişi unutmaktaydılar. Müjde’nin kökenlerinin yeni olduğuna inanıyorlardı, çünkü Mesih’in dünyadaki hizmeti yirmi yıl önce gerçekleşmişti. Ancak Pavlus, Galatyalılar’ın, Müjde’nin Mesih’in hizmetinden daha eskilere dayandığını bilmelerini istemektedir. Müjde’nin kökenleri Eski Antlaşma’ya ve kurtuluş tarihinin ilk zamanlarına dayanmaktadır.

Bu nedenle Pavlus, imanlıların her zaman kendi itaatleriyle değil, yalnız ve yalnızca imanla aklandıklarını göstermek için Galatyalılar’ın kişisel deneyimlerinden Eski Antlaşma’ya geçiş yapar. Pavlus’un Eski Antlaşma’ya başvurmasının önemi şudur: ilk olarak, karşıtlarına Kutsal Yazılar’ı bilmediklerini gösterir çünkü Eski Antlaşma Pavlus’un görüşünü savunmaktadır. İkinci olarak, Tanrı’nın kurtarış planının ve amacının her zaman aynı olduğunu gösterir. Tanrı İsrail için A planını uygulayıp sonra o işe yaramayınca diğer uluslar için B planına geçmedi1. Aksine Pavlus, Müjde’nin Eski Antlaşma’nın ilk zamanlarından beri duyurulduğunu söylemektedir.

1

Dönemselcilik aksine, bkz. Charles Ryrie, Dispensationalism Today (1965; Chicago: Moody Press, 1970), 132–155.

Doğruluğun Giydirilmesi ve Aklanma

Bağlamdan kopmamak için, 6. ayetten önce gelen ayet de beraberinde okunmalıdır. “Size Kutsal Ruh’u veren ve aranızda mucizeler yaratan Tanrı, bunu Yasa’nın gereklerini yaptığınız için mi, yoksa duyduklarınıza iman ettiğiniz için mi yapıyor?  Örneğin, ‘İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı’” (Gal.3:5–6). Pavlus, Galatyalılar’ın Kutsal Ruh’u imanla mı, yoksa işlerle mi aldığı sorusuna Yaratılış 15:6’dan alıntı yaparak geçiş yapar. O dönemde, İbrahim sahip olduğu her şeyi ve mirasını kölesi Şamlı Eliezer’e bırakacağını sanıyordu. Fakat Rabbin farklı planları vardı. RAB İbrahim’e göründü, onu çadırının dışına çıkardı ve gökteki yıldızları gösterdi: “Sonra Avram’ı dışarı çıkararak, ‘Göklere bak’ dedi, ‘Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.’” (Yar.15:5). Tanrı İbrahim’e vaatte bulundu, soyunun gökteki yıldızlar kadar çok olacağını vaat etti.

İbrahim, Tanrı’nın vaadine nasıl karşılık verdi? Yaratılış 15:6’ta şöyle yazılmıştır: “Avram RAB’be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.” Pavlus’un bu ayeti neden kullanmış olduğuna dikkat edin. Öncelikle İbrahim, yasanın gerekliliklerini yerine getirmek için hiçbir şey yapmadı. İbrahim itaat göstermedi. Ve yahut Galatya’daki sapkınlıkla ilişkilendirecek olursak, İbrahim henüz sünnet olmamıştı. İki bölüm sonra sünnet olacaktı (Yar.17), fakat Pavlus, İbrahim’in Tanrı’nın gözünde doğru sayıldığını söylemektedir. İbrahim, Tanrı’nın vaadine bakarak ve Tanrı’nın ona gökteki yıldızlar kadar sayısız soy vereceğine iman ederek doğru sayıldı.

İkinci olarak, Yaratılış 15:6 Tanrı “bunu ona doğruluk saydı” demektedir. İbrahim Tanrı’nın gözünde nasıl doğru sayıldı? Açıkça görülmektedir ki İbrahim iyi işlerinden ötürü aklanmadı. Aksine, Tanrı İbrahim’e doğruluğu giydirdi: “Ancak çalışmayan, ama tanrısızı aklayana iman eden kişi imanı sayesinde aklanmış sayılır” (Rom.4:5). İbrahim’in kendi doğruluğu yoktu, fakat Tanrı’nın vaadine iman etti ve Tanrı İbrahim’i doğru saydı. Peki, doğruluk nedir? Ahlaki ölçüte ulaşmaktır2. Eğer bir kişi yasaya kusursuz bir şekilde itaat ediyorsa, o kişi doğrudur; yasanın gerekliliklerini yerine getirmiştir. Tanrı’nın Sina Antlaşmasındaki yasayı yönetmesinde, İsrail yasanın işleviyle doğruluk arasındaki temel ilişkiyi kavrıyordu: “Tanrımız RAB’bin önünde, verdiği bu buyruklara uymaya dikkat edersek, bunu bize doğruluk sayacaktır” (Yas.6:25). Tek kelimeyle doğruluk, ahlaki dürüstlüktür. İbrahim’in yalnızca iman etmiş olmasının harika bir şey oluşu, onun hiçbir itaat göstermemiş olmasıyla ilgilidir. Şöyle ki İbrahim iman etmiş ve Mesih’in yasaya kusursuz bir şekilde itaat etmiş olmasına bakmıştır. İbrahim iyi işler yaparak değil, iman ederek ve iyi işlerle değil, yalnızca Mesih’e imanla doğru sayılmıştır (Yu.8:56).

İbrahim’in Yaratılış 15:6’da doğru sayılması nefes kesicidir. Peki, neden? Çünkü İbrahim’le ilgili Kutsal Yazılar’ın tamamı göstermektedir ki İbrahim günahkâr biriydi. İbrahim’in, Tanrı’nın sadakatinden şüphe duyduğu gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz (Yar.15:2–3). İbrahim ve Sara, günahkâr bir şekilde Tanrı’nın vaadini gerçekleştirmek için Sara’nın cariyesi Hacer’i kullanarak kendi yöntemlerini uyguladılar (Yar.16). Bundan kısa bir süre sonra İbrahim Kral Avimelek’e yalan söyledi, yaşamının tehlikeye düşmesinden korkarak Sara’nın kız kardeşi olduğunu yalanını uydurdu. İbrahim’in aldatmacası, imansız bir putperestten azar işitmesiyle sonuçlandı (Yar.20:9). Hiç kimse İbrahim’in yaptıklarını “doğru” sayamaz. Fakat yalnızca imanla, Tanrı İbrahim’i doğru saydı, yani yasanın gerekliliklerini yerine getiren biri olarak kabul etti. Müjde, Tanrı’nın Mesih’te olan merhametini sağlar ve aslında yargıyı hak eden günahkârları aklar. İsa Mesih’in Ferisiler’e söylemiş olduğu gibi “doğruları değil, günahkârları kurtarmaya gelmiştir” (Mar.2:17).

2

N. T. Wright karşıtı, “Romans and the Theology of Paul,” in Pauline Theology, ed. David M. Hay and E. Elizabeth Johnson (Minneapolis, MN: Fortress, 1995), III:38–39.

İbrahim’in Gerçek Çocukları

İbrahim’in Tanrı’nın gözünde aklanmasını ve doğru sayılmasını sağlayan davranış yalnızca imansa, Galatyalılar’ın buradan çıkaracağı sonuç nedir? Pavlus’un anlatmak istediği, doğruluğun yasaya itaat etmekle gelmediğidir. Bununla ilişkili olarak sorulan soru İbrahim’in gerçek soyunun kim olduğudur. Diğer ulusların antlaşma halkına dahil olabilmeleri için sünnet olmaları gerektiği konusunda ısrar eden Galatya’daki Sünnet-yanlıları İbrahim’le yapılan antlaşmanın bereketlerine ortak olabilmek için diğer uluslara ait kişilerin Yahudi olmaları gerektiğine inanıyorlardı. Eğer antlaşmanın bereketlerine yalnızca imanla ortak olunuyorsa, o halde Sünnet-yanlıları antlaşma doğasını yanlış anlamışlardı. Diğer ulusların “İbrahim’in soyu” sayılabilmesi için sünnet olmaları gerektiğine ve ancak bu şekilde antlaşmanın bereketlerine dahil olabileceklerine inanıyorlardı. Fakat Pavlus, bu konuyla ilgili ne söylemektedir? “Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim’in gerçek oğulları iman edenlerdir” (Gal.3:7). Güzel olan da budur: Tanrı’nın halkı ve İbrahim’in soyu, Mesih’e iman edenlerdir. İbrahim’in çocukları fiziksel soyla değil, ruhsal bağla bağlı olandır. Bu da şu anlama gelir: Mesih’e iman eden herhangi biri, ister diğer uluslardan isterse Yahudi olsun, İbrahim’in çocuğu sayılır.

Eski Antlaşma’da Müjde

Fakat Pavlus’un bu sonuca varması yeni bir şey değildir. Giriş bölümünde söylemiş olduğum gibi, Tanrı A planını bırakıp B planını uygulamaya geçmedi. Pavlus Müjde’nin — Mesih’te tamamlanan, Tanrı’nın A planı olduğunu söylemektedir: “Kutsal Yazı, Tanrı’nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim’e, ‘Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak’ müjdesini önceden verdi” (Gal.3:8). Pavlus’un ifadesi, Kutsal Yazılar’ın mesajıyla ilgili, önemli, evrensel bir ölçektir.

İlk olarak Pavlus, Tanrı’nın Yaratılış 12:3’te İbrahim’e vermiş olduğu vaatte bu kişiye yönelik Kutsal Yazılar’ın Tanrı’nın kurtarış planına diğer ulusları da dahil ettiğini söylemektedir. Bunu nereden biliyoruz? Yaratılış 12:3 şöyle söylenmektedir: “Seni kutsayanları kutsayacak, Seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar Senin aracılığınla kutsanacak.” Yalnızca imanla İbrahim’e aklanma getiren esas vaat yeryüzündeki bütün ulusların bereketleneceğini belirtmektedir. Bu, hem Yahudileri hem de diğer ulusları, kısacası bütün insanları kapsamaktadır.

İkinci olarak, Pavlus’un İbrahim’in iman ettiği vaadini müjde olarak adlandırmasına dikkat edin. Müjde Eski Antlaşma’da duyuruldu! Pavlus, bununla ilgili Romalılar’da şöyle demiştir: “Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir” (Rom.3:30). Pavlus yeni bir şey ortaya atmamaktadır. Diğer bir deyişle, Müjde’nin İsa Mesih’e ve O’nun eylemine iman etmek olduğunu anlıyoruz. Peki daha Mesih dünyaya gelmemişken, Pavlus Müjde’nin Mesih’e iman etmekten söz ettiğini nasıl ileri sürebilir? Pavlus, bu sorunun yanıtını mektubun ilerleyen bölümlerinde verecektir.

Yine de şimdiden, İbrahim’in imanının Tanrı’ya genel bir imandan ziyade Mesih’e olan bir iman olduğu gerçeğini görmek için ileriye bakmak faydalıdır. İlerleyen ayetlerde Pavlus, açıkça Mesih’in yasanın laneti altındaki imanlıları kurtardığını ve İbrahim’in bereketlerinin İsa Mesih aracılığıyla geldiğini söylediğini göreceğiz (Gal.3:13–14). Daha sonra Pavlus, belirgin olarak bu soyun İsa Mesih olduğunu söyler: “Vaatler İbrahim’e ve soyundan olana verildi. Tanrı birçok kişiden söz ediyormuş gibi, ‘Ve soyundan olanlara’ demiyor; ‘Soyundan olana’ demekle tek bir kişiden, yani Mesih’ten söz ediyor” (Gal.3:16). Pavlus yeni bir fikir ortaya atmıyordu, çünkü Mesih’in kendisi de Pavlus’un söylemiş olduklarını doğruluyordu: “Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi” (Yu.8:56). Öyleyse, Pavlus’un açıklamasına göre, İsa Mesih’in Müjdesi Eski Antlaşma’da hüküm sürmekteydi.

Fakat ilerlemeden önce İbrahim’e verilen bereketlerin doğasına bakmamız gerekir. İbrahim’e verilen vaatte, hem Yahudiler hem de diğer uluslar, kısacası bütün uluslar bereketlenecekti. Bu bereketin doğası nedir? Buna en kısa yanıt Rahiplik Kutsamasından gelir: “RAB sizi kutsasın Ve korusun; RAB aydın yüzünü size göstersin Ve size lütfetsin; RAB yüzünü size çevirsin Ve size esenlik versin” (Say.6:24–26). İbrahim’le yapılmış antlaşma Müjde’nin bereketini, Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın korumasını ve beslemesini içerir ve Tanrı’nın esenliğini sağlar. Eğer bizler günahkârsak ve Tanrı’nın adil ve kutsal yargısını hak ediyorsak, sonsuz öfkesine maruz kalmışsak, o halde Tanrı’nın esenliğine sahip değilizdir. Fakat bir kişi imanla Mesih’e bakarsa ve O’nun vaadine güvenirse, İbrahim’in bereketi onun üzerine dökülür. Kişi artık Tanrı’nın esenliğine sahiptir, artık Tanrı’yı yargıç olarak değil, Baba olarak tanır. İşte bu nedenle Pavlus 9. ayette şöyle demiştir: “Böylece iman edenler, iman etmiş olan İbrahim’le birlikte kutsanırlar” (Gal.3:9).

Tüm Çağlar Boyunca Tek Plan

Kendilerine Hristiyan teolog diyen bazı kişiler, Tanrı’yı, planlarını değiştirebilen, değişken biri olarak tanımlama cüretinde bulunmuşlardır3. Şüphesiz çoğu muhafazakar Hristiyan, Tanrı’nın kurtuluş planını değiştirdiğine inanmıştır. Eski Antlaşma’da sıklıkla Tanrı’nın İsrail’i yasaya olan itaatleriyle ve kurban sunularıyla affettiği belirtilmektedir; ama Yeni Antlaşma’da Tanrı insanları Mesih’e olan imanlarıyla ve lütufla kurtarır4. Her ne kadar samimiyetle benimsense de böylesi bir düşünce yanlıştır ve Pavlus’un burada yazmış olduklarına ters düşmektedir.

Yaratılışın başlangıcından beri, Tanrı’nın amacı yeryüzünü kendi benzerliğindeki insanlarla doldurmak ve kendisine tapınmalarını sağlamaktı. İlk Adem’e verilen egemenlik emri buydu. Verimli ol, çoğal, yeryüzünü doldur ve toprağı işle5. Fakat Adem günah işledi, Tanrı’nın vekili olarak yaratılış üzerinde egemen olma hakkını yitirdi ve dünyaya günahı ve ölümü soktu. İnsanının isyanına karşılık olarak Tanrı, kadının soyunun yılanın başını ezeceği ve Tanrı halkını bu düşmüş konumlarından kurtaracağı vaadinde bulundu. Pavlus bu vaatle, yeryüzündeki bütün ulusların İbrahim’in soyu aracılığıyla bereketleneceğini söylemektedir. Ve şimdi İbrahim’in yıllar önce yaptığı gibi, diğer insanlar da bu soyun temsilcisi İsa Mesih’e iman ederek, ister Yahudi olsun ister diğer uluslardan, kurtulur.

Pavlus’un mesajı bu ayetlerde oldukça açık olmasına rağmen, çoğu kiliseler Kutsal Yazılar’ın bu mesajına itaat etmekte direniş gösterir. Kutsal Yazılar’ın yetkisine olan bu itirazların en büyüğü belki de Roma Katolik Kilisesi’nden gelmektedir. “İnsanların Işığı” (Lumen Gentium) adlı Vatikan resmi dokümanlarında şöyle yazmaktadır:

Tanrı bilinmeyen ilahlara tapanlardan da uzaklaşmaz, çünkü herkese yaşam, soluk verir (bkz. Elç.17:25–28) ve kurtarıcı herkesin kurtulmasını ister (bkz. 1Ti.2:4). Kendi hatalarından ötürü Mesih’in müjdesini ve kilisesini bilmeyenler, Tanrı’yı içten bir yürekle aramayanlar lütufla harekete geçirilecek eylemlerinde Tanrı isteğini yapmaya çalışırlar, çünkü vicdanları aracılığıyla kendilerinde sonsuz kurtuluşa sahip olabileceklerini bilirler. Ve yahut kendi hataları olmaksızın Tanrı’nın bilgisine erişmemiş olanlardan tanrısal sağlayış mahrum bırakılmaz, iyi bir yaşama yönlendirilirler. İçlerinde iyilik ya da gerçeklik varsa, bu kilise tarafından Müjde’ye hazırlık olarak görülür ve yaşama kavuşmaları için tüm insanların gözünü açan Mesih tarafından verildiğine inanılır.6

Burada Roma bir kişinin Müjde olmadan, doğru bir yaşam sürerek kurtulabileceğini söylemektedir. Ancak bu yeterli değilmiş gibi şunlar yazılmıştır: “Kurtuluş planı ayrıca Yaratıcı’yı bilenleri de kapsar, bunların arasında ilk Müslümanlar gelir: İbrahim’in imanını sürdürürler, bizler gibi onlar da son günde insanlığı yargılayacak Tanrı’ya taparlar7.”

Roma Katolik Kilisesi böylece Müslümanların da İbrahim’in imanına ortak olduğunu söyler. Bu iddia, Kutsal Kitap’a dayanmaz. Pavlus’a göre İbrahim, Mesih’e yalnızca iman aracılığıyla bakmıştır. İsa Mesih de aynısını söylemiştir (Yu.8:56–58). Bunun dışında, Romalılar 10:13–17’den diğer dinlere mensup kişiler için hiçbir şekilde kurtuluş ihtimalinin olmadığını öğreniyoruz. Fakat günümüzde, çağın çoğulcu ruhuna teslim olanlar tarafından Hristiyan Müjdesi’nin ayrılığı sürekli olarak saldırı altındadır. Roma Katolik ifadeleri, Pavlus’un iddialarına tamamen ters düşmektedir; şundan kesinlikle emin olabiliriz ki İbrahim’le Müslümanlar hiçbir şekilde ortak imana sahip değillerdir.

Tanrı asla düşüncesini değiştirmemiştir; çağlar boyunca tek vaadine, Müjde’nin vaadine sadık kalmıştır. Eğer kurtuluş her zaman -İbrahim’in gününde bile- yalnızca lütufla, Mesih’e olan iman aracılığıyla gerçekleşmişse, o halde bizler kilise olarak –Müjde’nin habercileri olarak– bu mesajı uluslara duyurmaya devam etmeliyiz. Mesajı hem Yahudiler’e hem Yahudi olmayanlara, hem Amerikalılar’a hem Araplar’a, hem Japonlar’a hem Çinliler’e duyurmalı ve herkese, Mesih’e iman ederek İbrahim’in çocukları olabileceklerini söylemeliyiz. Bunu yapan kişi, ister Yahudi olsun isterse olmasın, İbrahim’in bereketlerini alabilir ve Tanrı’yı yargıç olarak değil bir Baba olarak tanır. İnsan, bereketi yalnızca Mesih’e iman ederek alabilir: bu bereketler Tanrı’nın huzuru, Tanrı’nın yönlendirişi, koruması, görkemi, güzelliği ve esenliğidir. Bu mesajı dünyaya, Tanrı’nın çağlar boyunca müjde vaadine sadık kaldığını bilerek umutla iletmeliyiz. Umut için dünyaya, arkadaşlarımıza ve ailelerimize değil; imanlı olmayanı yalnızca iman aracılığıyla aklayan ve Oğlu’na iman edenlere Oğlu’nun doğruluğunu sayan sadık Göksel Babamıza bakmalıyız.

O halde Müjde yeni bir şey değildir. Mesih’le ve öğrencileriyle Yeni Antlaşma’da başlamış olan bir şey değildir. Müjde’nin ne kadar eskiye dayandığına dikkat edelim. Pavlus’un Galatyalılar’a mektubuna bakıldığında, Müjde’nin İbrahim’in dönemine kadar dayandığı söylenir. Pavlus’un söylemiş olduklarıyla ilgili çalışmamıza bakılacak olursa, Müjde’nin kökeni, Tanrı’nın kadının soyunun yılanın başını ezeceği vaadini verdiği Aden Bahçe’sine dayanır (Yar.3:15). Bu nedenle, sevgili kardeşlerim, İsa Mesih’e olan imanla kurtulduğunuzu bilerek sevinin. Mesih’in tekrar geleceği, her dilden, her ulustan bütün insanların boğazlanmış kuzunun tahtının önünde durup O’nu tek bir ağızdan öveceği günü özlemle bekleyin (Va.5:9–14).

3

Bkz. Richard Rice et al., eds., The Openness of God: A Biblical Challenge to the Traditional Understanding (Downers Grove, IL: InterVarsity Press, 1994).

4

Krş. Charles C. Ryrie, Dispensationalism: Revised and Expanded (Chicago: Moody, [1966] 2007), 121–142.

5

Bkz. G. K. Beale, The Temple and the Church’s Mission: A Biblical Theology of the Dwelling Place of God, NSBT (Downers Grove, IL: IVP Academic, 2004).

6

Lumen Gentium, §16, in The Basic Sixteen Documents of Vatican Council II: Constitutions, Decrees, Declarations, ed. Austin Flannery, OP (Northport, NY: Costello Publishing Co., 1996), 221–222.

7

Lumen Gentium, §16, in Documents of Vatican II, 221–222.