İmanla Aklanan Yaşayacaktır

Galatyalılar 3:10–14

Yasa’nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Yasa Kitabı’nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir.” Tanrı katında hiç kimsenin Yasa’yla aklanmadığı açıktır. Çünkü “İmanla aklanan yaşayacaktır.” Yasa imana dayalı değildir. Tersine, “Yasa’nın gereklerini yapan, onlar sayesinde yaşayacaktır.” İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü, “Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir” diye yazılmıştır.

Son iki bölümde, Pavlus’un Galatya Kiliselerini etkilemiş olan sapkınlığı çürütmek için sunmuş olduğu teolojik argümanların özüne indik. Galatyalılar, hem Mesih’e olan iman hem de yasaya olan itaatleriyle, özellikle sünnet olarak aklandıkları düşüncesini benimsiyorlardı. Sünnet-yanlıları, diğer uluslardan kişilerin kurtulmak için Yahudi olmaları gerektiğini öğretiyorlardı ve bu nedenle de sünnet olmalarını şart koşuyorlardı. Pavlus en başından beri bunun sahte bir Müjde olduğunu belirtiyor ve tekrar tekrar bir kişinin itaatle değil, yalnızca Mesih’e imanla aklandığını vurguluyordu. Pavlus ayrıca, Tanrı’nın başlangıçtan beri hem Yahudiler’i hem de diğer ulusları içinde barındıran bir halk yaratma amacı olduğunu göstermek için Eski Antlaşma’dan alıntı yapmıştır; önümüzdeki ayetlerde, Müjde’nin ve aklanma doktrininin doğasını açıklamaya devam etmektedir. Bu ayetler sıkı dokunmuştur. Yalnızca birkaç ayet incelememize rağmen, Pavlus Eski Antlaşma’dan dört farklı pasaj alıntılar ve en az dört Eski Antlaşma pasajına göndermede bulunur. Bu bölüm bilgiyle sıkı sıkıya dokunmuştur, fakat dikkatlice çözümlersek, Müjde’yle ve Mesih’in eylemiyle ilgili daha geniş bir anlayışa sahip oluruz.

Yasanın İşlevi

Pavlus 3. bölümün bu kısmında, kurtuluşunun iyi işlerle değil, yalnızca imanla olduğu savını desteklemek için Eski Antlaşma’dan daha fazla delil sunarak başlar. 10. ayetten önce Yaratılış 15:6’dan alıntı yapar, “Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri dönecek. Çünkü Amorlular’ın yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı.” Kurtuluşun yalnızca Tanrı’nın lütfuyla, Mesih’e olan imanla olduğuna göstermek için 10. ayette Pavlus, madalyonun diğer yüzünü gösterme amacıyla Eski Antlaşma’dan alıntı yapar: eğer kurtuluş yalnız ve yalnızca imanlaysa, bir kişi kurtuluşunu yasaya itaatle sağlamaya çalışırsa ne olur? Elçi şöyle der: “Yasa’nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Yasa Kitabı’nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir’” (Gal.3:10).

Pavlus, bir kişi kurtuluşunu sağlamak için yasaya itaatini öne sürerse, kendisine getireceği tek şeyin lanet olacağını göstermek için Yasa’nın Tekrarı 27:26’dan alıntı yapar. Orijinal metinde Yasa’nın Tekrarı 27, Vaat Edilen Topraklara girilmeden önce Sina Antlaşması’nın yenilenmesiyle sonlanır. Musa aracılığıyla Tanrı, İsrail halkına eğer yasaya itaat etmezlerse, o zaman antlaşmanın lanetinin üzerlerine geleceğini söylemiştir. İsrail yasayla bağlıydı, ama yalnızca yasanın belli kısımlarının bağı ile değil, “Çünkü Yasa’nın her dediğini yerine getirse de tek konuda ondan sapan kişi bütün Yasa’ya karşı suçlu olur” (Yak.2:10) diyen ayet ile de bağlıydı. İşte bu nedenle Pavlus emin bir şekilde yasanın işlerine veya kendi itaatkârlıklarına güvenenlerin lanet altında olduğunu söylemektedir.

Sina’da verilen yasanın tamamı Mesih’i işaret ediyor olsa da, yasanın veriliş amacı asla kurtuluş değildi. Yasa, günahlarımızı görmemiz için baktığımız aynadır, bize Tanrı’nın yüceliğinden nasıl yoksun kaldığımızı gösterir. Pavlus bunu belirtir ve daha sonra kurtuluşun işlerle değil yalnızca imanla olduğunu söyler: “Tanrı katında hiç kimsenin Yasa’yla aklanmadığı açıktır. Çünkü ‘İmanla aklanan yaşayacaktır’” (Gal.3:11). 11. ayette, Pavlus Eski Antlaşma’dan, Habakkuk 2:4’ten alıntı yapar. Orijinal metinde, Habakkuk sert bir şekilde İsrail’in artık kutsal bir ulus olmadığı konusunda Rabbe yakınmaktadır. Bir zamanlar Vaat Edilen Topraklar’a sahip olmalarına ve yasaya itaat göstereceklerine dair bir ant içmiş olsalar da, İsrailliler o günden itibaren bağlılık yeminlerinden vazgeçmiş ve kötü yaşam sürmüşlerdir. Tanrı zaten kuzey krallığını sürgüne göndermişti ve şimdi de Babilliler güney krallığını, yani Yahuda’yı fethetmeye hazırlanıyordu.

Habakkuk’un yakınmasına karşılık yanıt, İsrail’in gayretini iki katına çıkarması ve Babil’in işgalinin üstesinden gelmesi ve bu amaçla yasaya olan itaatkârlıklarının yenilenmesi değildi. Aksine, Yahuda’nın güney krallığındaki imanlı azınlık RABbin antlaşma vaatlerine imanla bağlı kalmalıydı1. Bu nedenle Pavlus, kurtuluşunun yasaya itaatle değil, Mesih’e imanla geldiğini göstermek için Habakkuk 2:4’ten alıntı yapar. Daha sonra Pavlus, bir sonraki ayette imanın ve eylemlerin birbirine tamamen zıt olduğunu belirtir: “Yasa imana dayalı değildir. Tersine, ‘Yasa’nın gereklerini yapan, onlar sayesinde yaşayacaktır’” (Gal.3:12). Ardından elçi, Eski Antlaşma’dan üçüncü alıntısını yapar. Levililer 18:5 Sina Antlaşması’nın İsrail’in yaşamına uygulanışını gösterir ve yasanın temel ilkesini belirtir – yasaya uyarsanız yaşarsınız; uymazsanız ölürsünüz2. Machen, Pavlus’un söylediklerini şu şekilde açıklamaktadır:

“Onları yaratan onlarda yaşayacak” sözleriyle Pavlus “yasanın doğasını tanımlamaktadır” demektedir. Bir şeyler yapmayı gerektirir. Ancak iman bir şeyler yapmanın tam tersidir. Bu nedenle Kutsal Yazılar bir kişinin imanla aklandığını söylüyorsa, yaptığı herhangi bir şeyle aklanmamış olduğunu söylemektedir. Kurtuluşun iki kabul edilir yolu vardır. Biri yasayı kusursuz bir şekilde yerine getirmek, yasanın gerekliliklerini yapmaktır. Düşüşten bu yana hiçbir insan bunu başaramamıştır. Diğer yol ise Tanrı’nın lütfuyla karşılıksız verilenleri almaktır. Bu yol, insanın iman ettiği zaman izlediği yoldur. Fakat ikisini birbiriyle harmanlamak söz konusu olamaz. Ya işlerinizle kurtulursunuz ya da imanla, fakat her ikisini kullanarak kurtulamazsınız. “Ya da”dır, “her ikisiyle de” değildir. Peki hangisi olacak, işler mi iman mı? Kutsal Yazılar bunun cevabını vermektedir. Kutsal Yazılar, doğru yanıtın “iman” olduğunu söylemektedir. Bu nedenle, kurtuluş yolumuz “işler” değildir.3

Pavlus’un işaret ettiği gibi, yasayı yerine getirmeye çalışan kişinin yolunda aşılması güç, büyük bir engel vardır: günah. Bu şu anlama gelmektedir: bütün insanlar yasanın laneti altındadır. Öyleyse, umudumuz yok mu? Hayır!

Pavlus, Mesih’in eyleminin yasanın lanetiyle olan ilgisini göstermektedir: “İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü, ‘Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir’ diye yazılmıştır” (Gal.3:13). Bu ayette Eski Antlaşma’dan (Yas.21:23) dördüncü alıntısını yapar. Orijinal metinde bu ayetler yasayı ihlal eden bir kişiye uygun cezayı tanımlar, öyle ki ona verilen ceza diğerlerine bir uyarı olsun. Yasayı ihlal eden kişi öldürülecek, belki taşlanacak ve bedeni akşama kadar bir ağaca asılı kalacak. Bu hareket, Tanrı’nın antlaşmayı bozan kişinin üzerindeki lanetini göstermekteydi4. İsrail halkı, hem bireysel hem de topluluk olarak itaatkârlıklarını yitirmiş olup bunun yerine Tanrı’nın lanetini ve öfkesine maruz kalmış olsalar da, Mesih onları Tanrı’nın lanetinden kurtardı. Mesih çarmıha gerilerek, Tanrı halkının yerine antlaşmanın lanetini kendi üzerine aldı. Peki, Mesih bu laneti ne zamana kadar üzerine aldı?

Mesih’in, kendisine imanla bakanları yasanın lanetinden kurtarmak için laneti üzerine aldığını biliyoruz; Pavlus özellikle, Mesih Tanrı’nın halkını “Kurtardı” (exagorazo) demektedir. Bu, Tanrı’nın İsrail halkını Mısır’ın boyunduruğundan çıkarırken kullandığı dilin aynısıdır (Gal.4:5)5. Diğer bir deyişle, Tanrı’nın halkı şeytanın, ölümün, günahın ve yasanın getirdiği lanetin etkisi altındaydı, fakat Tanrı onları Mesih aracılığıyla kurtardı. Pavlus ayrıca şöyle demektedir: “İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü ‘Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir’ diye yazılmıştır” (Gal.3:13–14). İtaatkârlığı ve çektiği acılarka Mesih, İbrahim’le yapılan antlaşmanın vaadini ve bereketini sağladı.

  1. ayette Pavlus, en az dört farklı Eski Antlaşma bölümüne gönderme yapar. Yaratılış 12:3’e ve Tanrı’nın İbrahim’e sayısız soy vereceği vaadini işaret eder. Sonrasında Pavlus’un, Mesih’in eyleminin Kutsal Ruh’un verilmesine yol açtığı ile ilgili sözlerine dikkat edin. Eski Antlaşma’da Tanrı’nın, Ruhunu –hem Yahudi hem de diğer ulusların– insanların üzerine dökeceğine dair söz verdiği birkaç ayet vardır (Yoe.2:28–29; Yşa.32:15; 44:3; Hez.39:29). Oldukça tuhaf olsa da bu Eski Antlaşma ayetleri göstermektedir ki Kutsal Ruh’un dökülmesi, Tanrı’nın İsrail’e sürgündeyken olan yargısının sonunda gerçekleşecekti. Diğer bir deyişle, Tanrı Ruh’u dökme vaadini gerçekleştirdi; halkın itaatkârlığı sayesinde değil, itaat etmemelerine rağmen bu vaat gerçekleşti. Vaat Tanrı’nın sadakatinden ötürü gerçekleşti ve Mesih Antlaşmanın lanetini üzerine alarak, Tanrı halkı için kurtuluş sağladı ve yasanın gerekliliklerini yerine getirdi.
1

F. F. Bruce, Habakkuk, in The Minor Prophets: An Exegetical and Expository Commentary, 3 vols., ed. Thomas Edward McComiskey (Grand Rapids, MI: Baker, 1999), II:860–861

2

Bkz. Bryan Estelle, “Leviticus 18:5 and Deuteronomy 30:1–14 in Biblical Theological Development: Entitlement to Heaven Foreclosed and Proffered,” in The Law Is Not of Faith: Essays on Grace and Works in the Mosaic Covenant, eds. Bryan Estelle, J. V. Fesko, and David VanDrunen (Phillipsburg, NJ: P&R, 2008), 109–146.

3

J. Gresham Machen, Notes on Galatians, ed. John H. Skilton (Philadelphia: Presbyterian and Reformed, 1972), 178.

4

Peter C. Craigie, The Book of Deuteronomy, NICOT (Grand Rapids, MI: Eerdmans, 1976), 285–286.

5

Thomas Schreiner, Galatians, ZECNT (Grand Rapids, MI: Zondervan, 2010), 216.

Sadece İmanla

Pavlus, imanın önemi konusunda oldukça hassastır. Üçüncü bölümde iman kelimesini on beş kez, yalnızca 1–14 ayetleri arasında ise dokuz kez kullanmaktadır. Elçi, okuyucularına kurtuluşun merkezinin iman olduğunu göstermekte ve Galatyalılar’ın kendi işlerine ve itaatkârlıklarına güvenmemeleri gerektiğini belirterek bu konuda ısrar etmektedir. Belki de böyle bir ısrarın Pavlus’un zamanında zorunlu olduğunu, fakat bizim dönemimizde gerekli olmadığını düşünebiliriz. Kilisedeki insanlar kuşkusuz kurtuluşun yalnızca Tanrı’nın lütfuyla, Mesih’e olan imanla olduğunu biliyordur, değil mi? Ne yazık ki durum bu değildir. Son yapılan bir ankete göre, Hristiyanların yüzde kırk altısı şöyle demiştir: “Eğer bir kişi genel olarak iyiyse ve yaşamı boyunca diğer insanlara iyilik yaptıysa, cennette kendisine uygun bir yer edinecektir6.” Bu ifadeyle hemfikir olmak, Galatya’daki sapkınlıktan bile daha beterdir. En azından Galatya’da Mesih’e imanın zorunlu olduğuna inanıyorlardı, büyük bir hata yaparak Mesih’in eylemine kendi itaatkârlıklarını eklemişlerdi. Fakat bu ifadede Mesih kelimesi bile geçmemektedir! Ankete katılan kişilerin neredeyse yarısı, Mesih’e ihtiyaçlarının olmadığını, O olmadan da kurtuluşu elde edebileceklerini söylemiştir.

Nedense itaatimizin, Tanrı’nın yargısını bir şekilde tatmin edebileceğini düşünme eğilimindeyiz. Yasanın bize bir merdiven olarak verildiğini ve Tanrı’nın küçük bir lütuf yardımıyla cennetin basamaklarına tırmanabileceğimize inanıyoruz. Ne kadar çabalarsak çabalayalım düşmüş olduğumuzun farkına varmıyoruz. Bizler yalnızca kişisel günahlarımızdan ötürü değil, fakat suçu ve günahı bize sayılan, ilk babamız olan Adem’in günahından ötürü de günahkârız (Rom.5:12–19). Kendi günahımıza Adem’in günahının da eklenmesiyle yasaya kusursuz bir itaat göstermek zorundayız ve bu, omzumuza kamyon bağlanmış bir şekilde Ege Denizi’nden Karadeniz’e kadar yüzmeye benzer. Yani imkânsızdır.

Yasa bize, kendimizi Tanrı’nın önünde aklayalım ve O’nun iyiliğine erişebilelim diye verilmedi. Yasa günahlarımızı açığa çıkarmak için verildi; yasanın laneti altındayız ve bu nedenle Tanrı’nın haklı suçlamasına ve öfkesine maruz kalırız. William Perkins’in de dediği gibi:

Pavlus, “yasa iman gerektirmez” derken yasa ve Müjde arasındaki esas farkı ortaya koymaktadır. Yasa, kusursuz itaat gösteren kişiye işlerinden ötürü yaşam vermektedir. Müjde, kurtuluş için hiçbir şey yapmayan, yalnızca Mesih’e iman eden kişiye yaşam vaat etmektedir: ayrıca iman edene imanı ya da işleri için değil, fakat Mesih’in eyleminden ötürü kurtuluş vaat etmektedir. Yasa, kurtuluş için bir şeyler yapmak zorunludur; Müjde ise yalnızca iman etmeyi gerektirir.7

Mesih bizi yasanın lanetinden kurtarır ve kusursuz eylemi sonucunda bizden hiçbir şey istemez. Mesih’in eyleminin bize doğruluk sayılması, İshak’ın yanlışlıkla Yakup’u kutsamasına benzer (Yar.27). Yakup’un ilk doğan ağabeyinin antlaşma bereketini nasıl arzulamış olduğunu anımsayın. İshak, Esav’ın giysisini giyerek Yakup’u kandırdı (onun gibi kokmak için), öyle ki ağabeyinin hakkı olan antlaşma bereketini alabilsin. Yakup’un çabalarıyla kurtuluşumuz arasında bazı benzerlikler vardır. Fakat aynı zamanda büyük bir uyuşmazlık da vardır.

Göksel Babamızın önüne çıkmalıyız, öyle ki ilk doğan kardeşimiz, İsa Mesih’in bereketini alabilelim. Fakat O’nun gibi kokmak için giysisini çalarak Göksel Babamızı kandırmaya çalışmamıza gerek yok. Tam aksine, Mesih’in kendisi, ona imanla bakan herkese doğruluk giysisini karşılıksız vermektedir. Karşılığında bizim günah, suçluluk ve utanç giysimizi giyer. Biz O’nun giysisini giyeriz, O da bizimkini. Mesih bizim uğrumuza cezayı, gazabı ve antlaşma lanetini üzerine alır ve biz de O’nun kusursuz doğruluğunu, itaatini ve kutsamasını alırız. Bu kutsamayı Mesih’in eylemine güvenerek, yalnızca imanla alırız; O’nun itaatkârlığını ve acılarını alarak değil. Jean Calvin’in de dediği gibi: “Kurtuluş konusunda Tanrı’nın önüne çıkmamız için, O’nun kokusuyla tatlı tatlı kokmalı ve derimiz O’nun kusursuzluğuyla örtülmelidir8.” Böylece Göksel Babamızın huzurunda özgürce durabilir ve ilk doğan kardeşimiz sayesinde kutsama ve bereketi alabiliriz. İbrahim’in kutsamasını ve vaat edilen Kutsal Ruh’un dökülmesini alabiliriz. Bu berekete işlerimizle değil, yalnızca imanla sahip oluruz.

Müjde iyi haberdir, çünkü Mesih kurtuluşumuzu güvence altına almıştır. Bu nedenle, sevinelim! İşte bu nedenle Pavlus şöyle haykırmaktadır: “Eminim ki ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa’da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir” (Rom.8:38–39). Mesih bize kurtuluş ihtimalini sağlayıp, bizi elimizden gelenin en iyisini yapmamız ve Tanrı’nın güvencesini umut etmemiz için öylece bırakıp gitmedi. Bu, Pavlus’un kınadığı ve sahte müjde olarak etiketlediği düşünce biçimidir. Mesih’e bakın. Kurtuluşu kazanmak için çalışmayın, fakat sizin için gerçekleştirilmiş olan Mesih’in kusursuz eylemine dayanın. Mesih’e imanla bakın ve sizi yasanın lanetinden kurtarmış olduğuna iman edin.

6

Barna Group, “What Americans Believe About Universalism and Pluralism,” 18 April 2011, http://www.barna.org/faith-spirituality/484-what-americans-believe-about-universalism-and-pluralism (accessed 20 July 2011).

7

William Perkins, A Commentary on Galatians, ed. Gerald T. Shepherd (New York: Pilgrim Press, [1617] 1989), 170.

8

John Calvin, Institutes of the Christian Religion, ed. John T. McNeill, trans. Ford Lewis Battles, vols. 20–21, The Library of Christian Classics (Philadelphia: The Westminster Press, 1960), XX:III.XI.23.