Giriş

Elçi Pavlus eski çağlarda yaşamış en önemli kişilerden biridir. Bir zamanlar kiliseye zulmettiyse de sonrasında fazla bir açıklama yapmadan, bir zamanlar yok etmeye çalıştığı inancı duyurmaya başladı. Sayfaları bir yana bırakıp yazdığı mektuplara bakıldığında, Yeni Antlaşma’nın –kelimenin tam anlamıyla– aslan payını onun yazdıkları oluşturuyordu. Pavlus’un Romalılar’a mektubu muhtemelen en iyi bilinen mektuptur, ikinci en iyi bilinen mektubu da Galatya Kilisesine yazdığıdır. Pavlus’un Galatyalılar’a mektubu birinci yüzyılın ilk yarısında (kırklı yıllarda) ya da ikinci yarısında (ellilerde) yazılmıştır ve Yeni Antlaşma’da yazıya geçen ilk yazılı metinlerden biriydi.

Galatyalılar Pavlus’un müjdeyi ateşli bir şekilde savunmasıyla ünlüdür. Pavlus, Galatya Kilisesinin müjdeden bu denli çabuk uzaklaşmasına şaşırmakta ve bu nedenle bunu değiştirmek için harekete geçmektedir. Galatyalılar inançlarından dönmek üzeredir, Pavlus onları uçurumun kıyısından çekmiştir. Galatya’daki esas sorun neydi? Galatya kilisesinin içine sızmış bir grup sahte öğretmen vardı ve onlara farklı bir müjde öğretiyordu. Bu öğretmenler, bir kişinin İsa’ya iman ederek ve sünnet olarak aklanıp kurtulabileceğini öğretiyordu. Pavlus, bu yanlışlığın büyüklüğünü göstermeye çalışır. Bu nedenle bu mektubun esas konusu, Jean Calvin’in de dediği gibi “insanın aklanması”dır1. Peki, aklanma nedir?

Kısaca ifade etmek gerekirse aklanma, Tanrı’nın yargı kürsüsü önünde doğru sayılmaktır. Aklanma günahkârın ahlaki değişimini değil, kişinin Tanrı yargısı karşısındaki konumunu ortaya koyar. Bunun tersi olarak, kutsallaşma günahkârın ahlaki ve ruhsal değişimini içerir ve Mesih’in benzerliğinde aşama-aşama dönüşmesini ifade eder. Kutsallaşma, günahkârın dönüşümünü ve değişimini sağlayan bir süreçtir. Pavlus mektubun tamamında bir kişinin yalnız ve yalnızca Tanrı’nın lütfuyla ve imanla Mesih’te aklandığını vurgular. Aklanma, kurtuluşumuzun önemli bir kısmı olmakla birlikte kilit noktası değildir.

Yalnız ve yalnızca imanla aklanmayı Tanrı, İsa Mesih’in kusursuz bir şekilde yasaya ve Tanrı’ya itaat etmiş olmasını günahkâra doğruluk sayar ve günahkârın yasayı ihlal etmesi sonucu ortaya çıkan suçu ve bunun getirdiği cezayı Mesih’e yükler. Aklanmada insanın hiçbir şekilde katkısı –Tanrı’ya tam bir itaat etmesi durumu– yoktur. Bu nedenle insan sadece imanla aklanır, iyi işlerimizin buna hiçbir katkısı yoktur. İşte bu nedenle aklanma sadece Tanrı’nın lütfuyla gerçekleşir; kurtuluşu insan değil Tanrı başlatır. Dahası, bu nedenle aklanma ve kurtuluş sadece Mesih’le gerçekleşir. Bizi kurtaran İsa Mesih’tir. Kurtuluşumuz Mesih’le aramızda kopmaya yüz tutmuş bir düğüm değildir. Pavlus hiç usanmadan Galatyalılar’a mektubunda bu gerçekleri anlatır. Pavlus “sadece iman ile aklanma” kavramına detaylı bir şekilde değinmesine rağmen, mektubun konusu yalnızca bundan ibaret değildir.

Pavlus’un açıkladığı diğer konulardan biri de kutsallaşma doktrinidir. Örneğin, Pavlus’un kilise yaşamında (Gal.6:1–10), Ruh’un meyveleri egemendir (Gal.5:22–23); Pavlus aynı zamanda “sevgiyle etkisini gösteren iman”ı (Gal.5:6) da tartışır. Pavlus’a göre, aklanmış bir Hristiyan iyi işlerin meyveleriyle tanımlanmalı ve bilinmelidir. Ancak Tanrı bizi kurtarıp öylece gitmemize izin vermez. Galatya’da olduğu gibi kilisede de birçokları iyi işler yapmak zorunda olduklarına inanırlar. Bunun tam tersi olarak Pavlus dikkatimizi Mesih’le birliğimize ve Ruh’un işlerine çevirir. Pavlus’un dediği gibi, “Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor” (Gal.2:20). Diğer bir deyişle, hem aklanma hem de kutsallaşma sadece Mesih’e imanla gerçekleşir. İyi işlerimizle aklanmadığımız gibi onlar aracılığıyla da kutsallaşmayız. Bunun yerine, sadece imanla Mesih’e bakarız ve bizi kurtaran odur. Bunun yerine Pavlus, Galatyalılar’ın kurtuluşları için –hem aklanmada hem de kutsallaşmada– tek kaynak olarak Mesih’i görmelerini arzular.

Pavlus’un Galatyalılar’da bahsettiği bir diğer konu eskatoloji, yani son günler öğretisidir. Kilisede birçoklarına göre eskatoloji, Mesih’in ikinci gelişinden hemen önceki son günler/olaylar ile ilgilidir. Fakat Pavlus uzun süredir beklenilen yeni göklerin ve yerin yalnızca geleceğe ait bir şey değil, içinde bulunulan bu zamanda da geçerli ve gerçek olduğunu göstermek için Yeşaya 65—66’daki Eski Antlaşma dilini kullanır. Öyle ki Mesih’in gelişiyle ve Kutsal Ruh’un üzerimize dökülmesiyle karanlık dağılmış ve şafak sökmüştür. Bu nedenle Pavlus sünnetin şimdiki kötü çağa ait olan bir işaret (Gal.1:4) olduğunu; dünyanın temel ilkesi (Gal.4:3–9) olmakla birlikte hiçbir anlam ifade etmediği gerçeğini vurgular. Sünnet, Mesih’in çıktığı Yahudi ve diğer uluslar arasındaki ayrım duvarının bir kısmıdır.

Yeni yaratılış her şeyin sonucunda değil, fakat tarihin tam ortasında başlar. Fakat her şeyi yok edeceği zaman Mesih, şimdiki kötü çağı kapatacaktır ve yenileyici lütfundan ötürü geriye bırakacağı şey, yeni yaratılış ve ona ait olanlar olacaktır. Kilise tıpkı İsrail’in geceleri ateşin, gündüzleri bulutun ardından gitmesi gibi Mesih’i izleyen ve Ruh’la yürüyerek Yeni Yeruşalim’e giden bir yolcudur.

Aklanma, kutsallaşma ve eskatoloji Galatyalılar’da bulunan gerçekleri ayrıntısıyla ele almaz, ama ana temalarına değinir. Sahte öğretmenler kiliseye ayrılık, çekişme ve insan merkezli kurtuluş doktrini getirmeyi amaçlarken; Pavlus imanlıları şeytandan, günahtan, ölümden ve şimdiki kötü çağdan kurtaran Mesih’te, artık ne Yahudi ne Grek, ne köle, ne özgür, ne erkek, ne kadın ayrımı bulunduğunu, hepimizin eşit ve bir olduğumuzu söyler. Bunun yerine konulanlar ise sahte müjdedir! Böylece Pavlus’un Galatyalılar’a mektubu, okuyucudan, Mesih’in müjdesinden başka bir müjde benimseyenlerin Tanrı’nın laneti altında olacağını anlamasını ister.

Kitabı incelemeye başlamadan önce, kısaca Galatya kilisesinin coğrafi ve tarihsel konumunu, Pavlus’un Galatyalılar’la olan ilişkisini anlatmak yararlı olacaktır. Galatya günümüz Türkiye’sinde büyükçe bir alanı kaplamaktaydı. Bu bölge Elçilerin İşleri 16:6’da, “Kutsal Ruh’un, Tanrı sözünü Asya İli’nde yaymalarını engellemesi üzerine Pavlus’la arkadaşları Frigya ve Galatya bölgesinden geçtiler” sözleriyle ve ayet 18:23’te “Bir süre orada kaldıktan sonra yola çıktı; Galatya bölgesini ve Frigya’yı dolaşarak bütün öğrencileri ruhça pekiştirdi” sözleriyle aktarılır. Bu ayetler Antakya’nın kuzeyinde kalan bölgeyi işaret etmektedirler. Pavlus, bu şehirlerde ilk misyonerlik seyahatine çıktığında vaaz vermiştir (Elç.13—14’de bahsedilmiştir)2.

Pavlus ve Barnaba, Antakya’daki kilise tarafından gönderildi (Elç.13:2–3). Kıbrıs’a yelken açtılar ve “Yahudiler’in sinagoglarında müjdeyi duyurdular” (Elç.13:4). Sonra Kıbrıs’tan çıktılar ve Pavlus’un tekrar sinagogta müjdeyi ilan ettiği (Elç.13:15) Antakya’ya gittiler. Pavlus’un Yahudiler’in arasında öğretmesine rağmen, “kalabalığı gören Yahudiler büyük bir kıskançlık içinde, küfürlerle Pavlus’un söylediklerine karşı çıktılar” (Elç.13:45) denilmektedir. Pavlus Müjde’nin yalnızca Yahudiler için değil, diğer uluslar için de olduğunu söyleyince, öteki uluslardan bunun işitenler “sevindiler ve Rab’bin Sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti” (Elç.13:48). Bu olaylar Yahudi halkından çoklarını öfkelendirdi ve böylelikle Pavlus’la Barnaba’ya zulmettiler, “Bunun üzerine Pavlus’la Barnaba, onlara bir uyarı olsun diye ayaklarının tozunu silkerek Konya’ya gittiler” (Elç.13:51).

Galatya’dayken Pavlus ve Barnaba yine bir Yahudi sinagoguna girdiler ve “öyle etkili konuştular ki, hem Yahudiler’den hem de Grekler’den çok kişi iman etti” (Elç.14:1). İman etmeyen Yahudiler’in karşı çıkmasına rağmen, Pavlus ve Barnaba Galatyalılar arasında uzun bir süre kalıp cesaretle Rabbin sözünü duyurmaya devam ettiler, ama halkın arasında iman etmeyenler onları öldürmeye hazırlanmıştı. “Bunu öğrenen Pavlus’la Barnaba, Likonya’nın Listra ve Derbe kentlerine ve çevre bölgeye kaçarak oralarda da Müjde’yi yaydılar” (Elç.14:7). Listra’dayken Pavlus doğuştan kötürüm olan bir adamı iyileştirdi, bu olay halkın Pavlus’la Barnaba’nın Zeus ve Hermes tanrıları olduğuklarını düşünmelerine neden oldu (Elç.14:8–18).

Listra’da iman etmeyen topluluk sonunda Pavlus’u yakaladı, taşladı, kentin dışına attı ve orada ölüme terk etti. Ancak elçiler Pavlus’u sağ buldular ve Pavlus Barnaba’yla birlikte Müjde’yi yayma görevine devam etmek için Derbe adlı bir başka Galatya şehrine gitti. Debre’de Pavlus “Müjde’yi duyurdu” ve “bir çok öğrenci edindi”. Pavlus; Listra, Likonya ve Antakya’ya geri dönerek Barnaba’yla birlikte kurdukları Galatya Kilisesini güçlendirmeyi amaçladı (Elç.14:19–23). Galatya’daki kiliseleri sıkıntılı anlarda bile “iimana bağlı kalmaları” için teşvik ettiler (Elç.14:22). Pavlus ve Barnaba her kilisede ihtiyarlar atadılar, kiliseleri Rabbe bağlı kıldılar ve oradan Pisidya, Pamfilya, Perge, Antalya bölgelerinden geçerek Antakya’ya döndüler. “Oraya vardıklarında inanlılar topluluğu bir araya getirip Tanrı’nın kendileri aracılığıyla neler yaptığını, öteki uluslara iman kapısını nasıl açtığını anlattılar” (Elç.14:27). Pavlus’un Galatya’daki kiliseleri kurmada gösterdiği büyük gayrete bakıldığında, yanlış öğretilere karşı onları uyarmak için duyduğu kaygı şaşırtıcı değildir.

1

John Calvin, Galatians, Ephesians, Philippians, and Colossians, CNTC, eds. David W. Torrance and T. F. Torrance, trans. T. H. L. Parker (Grand Rapids, MI: Eerdmans, [1965] 1999), 4.

2

Ralph P. Martin and Julie L. Wu, “Galatians,” in Zondervan Illustrated Bible Backgrounds Commentary, 4 vols., ed. Clinton E. Arnold (Grand Rapids, MI: Zondervan, 2002), III:266–267