Pavlus Elçiler Tarafından Kabul Ediliyor

Galatyalılar 2:1–10

Benimle birlikte olan Titus bile Grek olmasına karşın sünnet edilmeye zorlanmadı. Ne var ki, İsa Mesih’te sahip olduğumuz özgürlüğü el altından öğrenmek ve böylece bizi köleleştirmek için gizlice aramıza sızan sahte kardeşler vardı. Müjde gerçeği sürekli sizinle kalsın diye bir an bile onlara boyun eğip teslim olmadık.

Bir onay mührü, tüketicinin yüreğini ferahlatabilir. Eğer tüketicinin, ürünün değer biçilen fiyata değip değmediğiyle ilgili şüpheleri varsa, bir ürünün onayı fark yaratabilir. Bu nedenle şirketler, tüketicinin zorla kazandığı parayı elde edebilmek için gözde, popüler ünlülerle anlaşırlar. Galatya’daki kilisede de buna benzer bir şey olmaktaydı. Sahte öğretmenler, Pavlus’un hizmeti ve yaptığı hizmetinin geçerliliğiyle ilgili kuşkular yaratıyorlardı. Bu nedenle Pavlus, hizmetini savunmaya koyuldu ve elçilerin kendisini onlardan biri olarak kabul ettiğini gösterdi. Aynı zamanda Pavlus görevinin insandan kaynaklı olmadığını da vurgulamak istiyordu, diğer elçiler Mesih’in onu kişisel olarak görevlendirdiğini kabul ediyorlardı.

Pavlus bir önceki bölüme bir elçi olarak görevini savunarak başladı — görevini ne insanlardan, ne insanlar aracılığıyla, ne kiliseden ne de elçilerden aldığını vurguladı. Kendi kendidini atamış da değildir: dirilmiş ve göğe alınmış olan Mesih’in bizzat kendisi tarafından görevlendirilmiştir. Pavlus ayrıca Tanrı tarafından ana rahmindeyken uluslara peygamber olması için ayrıldığını söylemiştir. Başka bir deyişle, Pavlus Müjde’nin temelinde her zaman diğer ulusların bulunduğunu, hiçbir zaman İsrail’le sınırlandırılmadığını söyler. Daha önce kiliseye zulmeden Pavlus yıkmayı amaçladığı imanı yüceltir, yüceltilmiş olan Mesih’i duyurur.

Önümüzdeki ayetlerde Pavlus hizmetini savunmaya devam eder; ancak bunun kişisel bir savunma olmadığını, savunmanın Mesih tarafından verilmiş bir göreve ilişkin olduğunu unutmayalım. Bu, şu anlama gelmektedir: Pavlus aynı zamanda hem İsa Mesih’in müjdesini, hem de kilisedeki otoritesini savunmaktadır. Pavlus’un hizmet savunması üç şey üzerine kuruludur. İlki, Titus’u Müjde için canlı bir örnek olarak gösterir. İkincisi, elçilerin özellikle Yakup, Petrus ve Yuhanna’nın onu bir elçi olarak kabul ettiğini söyler. Üçüncü olarak Pavlus ve ilk elçiler, Tanrı’nın yaşadığı yer olan kiliseyi Yahudiler ve uluslarla inşa etmektedir.

Titus: Canlı Örnek

Pavlus, savunmasına Mesih tarafından verilen görevi yerine getirirken neler olduğunu anlatarak devam eder. Yeruşalim’e hemen gitmediğini, üç yıllığına Arabistan’a oradan da Şam’a gittiğini biliyoruz. Daha sonra Yeruşalim’e gidip orada Petrus ve İsa’nın kardeşi Yakup’u gördü ve Yahudiye’deki kiliselere Müjde’yi duyurmaya başladı. Yeruşalim’e geri dönmesinden önce on dört yıl geçti. Bu da yine Pavlus’un görevinin elçilere değil, Mesih’e dayandığına ilişkin bir kanıttır, çünkü elçilerin yardımı ve onayı olmaksızın hizmetini on dört yıldır sürdürmekteydi. Yine de Pavlus Yeruşalim’e gitti, beraberinde Barnaba’yla Titus’u da götürdü.

Titus’un Pavlus’la birlikte bulunması önemlidir, çünkü Titus bir “Grek”ti (ayet 3). Titus diğer uluslara mensuptu ve kurtuluşu için yalnızca imanla Mesih’e bakmıştı. Fakat Pavlus’un, Titus ve Titus’un sünnet olmasıyla ilgili söylediklerine dikkat edin: “Benimle birlikte olan Titus bile Grek olmasına karşın sünnet edilmeye zorlanmadı” (Gal.2:3). Pavlus özellikle Titus’un sünnet olmaya zorlanmadığını belirtmektedir. Böylece Pavlus’tan Galatyalılar’ın sapkınlığının doğasını öğreniyoruz. İsa’nın ardından giden Yahudiler, zorlamasalar da ulusların sünnet olmaları gerektiği konusunda ısrar ediyorlardı. Diğer bir deyişle, iman ve sünnet olmadan kurtuluşun var olmayacağına inanıyorlardı. Ancak burada Ferisilerin Ferisisi, Eski Antlaşma eğitimi almış, atalarının gelenekleri için gayretli olan Pavlus sünnet olmamış bir Grek’le dolaşıyordu. Sünnet olmuş bir Yahudi ve eskiden Ferisi olan Pavlus diğer uluslara ait olan birinin, antlaşmanın işareti olan sünneti almadan İbrahim’in antlaşmasına dahil olmasına nasıl izin veriyordu?

Cevabı, Pavlus’un sahte öğretmenleri eleştirisinde yatmaktadır: “Ne var ki, İsa Mesih’te sahip olduğumuz özgürlüğü el altından öğrenmek ve böylece bizi köleleştirmek için gizlice aramıza sızan sahte kardeşler vardı. Müjde gerçeği sürekli sizinle kalsın diye bir an bile onlara boyun eğip teslim olmadık” (Gal.2:4–5). Pavlus sünnetin artık zorunlu olmadığını, çünkü Mesih’in geldiğini, yasayı ve peygamberlerin söylediklerini yerine getirdiğini söylüyordu. Mesih yalnızca yasaya itaat etmek için gelmedi, ancak Mesih’i işaret eden bütün törensel yasaları tamamlamak için geldi.

Sünnet, Mesih aracılığıyla gelecek olan kurtuluşu işaret ediyordu: “Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak elle yapılmayan sünnette O’nda sünnet edildiniz” (Kol.2:11; Luk.12:50; Yar.17:14; Yşa.53:8; Yer.11:19). İşte bu nedenle Pavlus’un, Titus’un sünnet olmasıyla ilgili hiçbir sorunu yoktu. Dahası, işte bu nedenle sahte öğretmenlere bu konuda bir an bile boyun eğmediğini söyler, öyle ki Müjde’nin gerçekliği korunabilsin. Pavlus eğer Titus sünnet olursa, onunla birlikte kendisinin de yasanın köleliğine ve boyunduruğuna ve kusursuz itaat gerektiren Musa’nın yasa düzenine geri döneceğini biliyordu.

Elçilerin Kabulü

Pavlus Petrus, Yakup ve Yuhanna’yla görüştü, (Mar.5:37; 9:2; 14:33; Luk.9:28) onlar da Pavlus’un görevini tanıdılar: “Tam tersine, Müjde’yi sünnetlilere bildirme işi nasıl Petrus’a verildiyse, sünnetsizlere bildirme işinin de bana verildiğini gördüler. Çünkü sünnetlilere elçilik etmesi için Petrus’ta etkin olan Tanrı, öteki uluslara elçilik etmem için bende de etkin oldu” (Gal.2:7–8).

Elçilerin, Pavlus’u göreve atamadıklarının farkına varmak önemlidir. Pavlus’u göreve atayan Mesih’tir. Pavlus’u hizmete atamamalarına rağmen, kendilerinin çağrıldığı gibi Pavlus’un da bizzat Mesih tarafından çağrıldığını kabul ettiler. Aralarındaki tek fark şu ki Mesih, Petrus’u Yahudiler; Pavlus’u ise diğer uluslar arasında çalışması için çağırmıştı. Yine aynı Mesih, hem Petrus hem de Pavlus aracılığıyla Müjde’yi Yahudilere ve diğer uluslara duyuruyordu. Bu noktayı vurgulamak için elçiler Pavlus’a sağ ellerini uzattılar: “Topluluğun direkleri sayılan Yakup, Kefas ve Yuhanna bana bağışlanan lütfu sezince paydaşlığımızın işareti olarak bana ve Barnaba’ya sağ ellerini uzattılar. Öteki uluslara bizlerin, Yahudiler’e kendilerinin gitmesini uygun gördüler” (Gal.2:9). Pavlus elçisel onay almak için değil, fakat Tanrı tarafından atanmış olduğu konusunda emin olmaları için Yeruşalim’e gitti: “Ama ileri gelenler –ne oldukları bence önemli değil, Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz– evet, bu ileri gelenler söylediklerime bir şey katmadılar” (Gal.2:6). Bu, Pavlus tarafınca kibir gösterisi değil, fakat Mesih’in yetkisi ve ataması anlamında bir güvenirlikti.

Kilise Yahudiler’den ve Diğer Uluslardan Oluşmaktadır

Sonra elçiler, Tanrı’nın yaşadığı yer olan kiliseyi kurmaya çağrıldılar. Fakat Pavlus bu noktaya yetkiyle, hemen herkesin kolayca anlayamayacağı bir dille değiniyor. Sanıyorum ki insanlar 9. ayeti genellikle çağdaş bir bakış açısıyla okuyor: “Topluluğun direkleri sayılan Yakup, Kefas ve Yuhanna bana bağışlanan lütfu sezince paydaşlığımızın işareti olarak bana ve Barnaba’ya sağ ellerini uzattılar. Öteki uluslara bizlerin, Yahudiler’e kendilerinin gitmesini uygun gördüler” (Gal.2:9). Yakup, Petrus ve Yuhanna’nın “direk” (stulos) olduğu, topluluğun direkleri oldukları söyleniyor. Bu, Pavlus’un zihnindeki düşünceye yaklaşmaya başlamaktadır, fakat burada “direk”le kastedilen şey çok daha ötedir.

Grekçe Eski Antlaşma’ya aşina olan bir Yahudi bu kelimeyi hemen fark edebilirdi, çünkü Süleyman’ın Tapınağındaki sütunlar için kullanılan kelimeyle aynıydı (1Kr.7:15–22). Aslında, sütunlar oldukça ünlüydü, hatta isimleri bile vardı: “Hiram sütunları tapınağın eyvanına dikip sağdakine Yakin, soldakine Boaz adını verdi” (1Kr.7:21). Böylece Pavlus, İsrail’in geçmişinden mimari bir terim kullanmaktadır.

Ayrıca Tanrı’nın tapınağını kuracağı zamana dair Hezekiel ve Hagay’ın peygamberlikleri: “‘Yeni tapınağın görkemi, öncekinden daha büyük olacak. Buraya esenlik vereceğim.’ Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB” (Hag.2:9; Hez.47). Üçüncü olarak Mesih’in tanıklığı yer almaktadır: “İsa şu yanıtı verdi: ‘Bu tapınağı yıkın, üç günde onu yeniden kuracağım.’ Yahudi yetkililer, ‘Bu tapınak kırk altı yılda yapıldı, sen onu üç günde mi kuracaksın?’ dediler. Ama İsa’nın sözünü ettiği tapınak kendi bedeniydi” (Yu.2:19–21).

Bu ayetleri bir arada değerlendirdiğimizde, hem Petrus’un hem de Pavlus’un aynı tapınak tipolojisini kullanması ve bunu son tapınağa, kilisenin inşası için uygulaması şaşırtıcı değildir: “O sizi diri taşlar olarak ruhsal bir tapınağın yapımında kullansın. Böylelikle, İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın beğenisini kazanan ruhsal kurbanlar sunmak üzere kutsal bir kâhinler topluluğu olursunuz” (1Pe.2:5). Pavlus Efesliler’e mektubunda şöyle demektedir:

Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkısınız. Elçilerle peygamberlerden oluşan temel üzerine inşa edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa’nın kendisidir. Bütün yapı Rab’be ait kutsal bir tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. Siz de Ruh aracılığıyla Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih’te inşa ediliyorsunuz. (Ef.2:19–22)

Pavlus, Efesliler’de elçilerle olan etkileşimin altını çizmektedir. Pavlus son tapınağın, Tanrı’nın yaşadığı yerin direklerine –Petrus’a, Yakup ve Yuhanna’ya– geldi ve onlar da ellerini Pavlus’a uzattılar. Pavlus ve diğer elçiler Tanrı’nın yaşadığı yeri birlikte inşa ediyordu; kurtuluşa sahip olmak ve tapınağa dahil olmak için yalnız ve yalnızca Mesih’e bakan, diri taşlar olan Yahudiler’den ve Grekler’den oluşuyordu.

Pavlus’un burada yazmış olduklarının önemi üzerinde derin derin düşünmek için duracak olursak, argümanlarının, sahte öğretmenlerin fikirlerini nasıl çürüttüğünü fark edebiliriz. Titus örneği, Pavlus’un elçiler tarafından kabul edilmesi, kiliseyi birlikte inşa etmeleri, kilisenin hem Yahudiler’den hem de diğer uluslardan oluşması; bunların tümü Pavlus’un elçisel hizmetinin diğer elçilerinkinden daha aşağı olduğu veya bir şekilde diğer elçilerden farklı bir Müjde öğrettiği iddialarını çürütmekteydi. Pavlus da elçiler de, ister Yahudi ister diğer ulustan olsun, herkese aynı Müjde’yi duyuruyorlardı: insan yalnız ve yalnızca lütufla ve Mesih’e olan iman aracılığıyla kurtulur. Bu, Pavlus’un argümanının önemini görmemize yardım eder. Daha açık söylemek gerekirse, Pavlus’un yazmış olduklarının şaşırtıcılığını kabul edebiliriz: Diğer uluslar artık Tanrı’nın halkına dahil edildi.

Kendinizi bir dakikalığına birinci yüzyılda yaşayan bir Yahudi’nin yerine koyun. Eski Antlaşma’yı okudunuz ve bir kişinin İbrahim’in antlaşmasına dahil olabilmesi için sünnet olması gerektiğini işittiniz; aksi halde antlaşmadan kesilmesi, atılması gerektiğini, lanetlenmiş olacağını duydunuz (Yar.17:10–14). Antiokhos Epifanis’in (yk. İ.Ö. 215–164) pagan işgalci güçlerinin atalarınıza zulmettiğini, hatta antlaşmanın işaretinden ötürü onları öldürdüğünü biliyorsunuz (1Mak 1:48; 1:60; 2Mak 6:1–11). Diğer ulusların zulmünden kaçmak için cerrahi bir operasyon ile sünnete karşı çıkan Yahudiler bile vardı (1Mak 1:11–15). Ve şimdi (diğer elçilerin yanı sıra) Pavlus, İbrahim’in antlaşmasına dahil olmak için sünnetin artık bir zorunluluk olmadığını söylüyordu. Muhtemelen Pavlus’la ilgili şunları söylerdiniz: “Bu adam hiçbir zaman bu kutsal yere ve yasaya karşı konuşmaktan vazgeçmeyecek, çünkü Nasıralı İsa’nın bu yeri yıkacağını ve Musa’nın geleneklerini değiştireceğini söylediğini işittik” (Elç.6:13–14). Bu nedenle Pavlus’un mesajı birçokları için şaşırtıcıydı. Yahudiler Mesih’i benimsemeye hazırdı, ama antlaşmanın işaretini ve eski gelenekleri bırakmaya hazır değillerdi. Farkına varamadıkları şey ise sünnetin onları kurtarmamış ve kurtarmayacak olmasıydı.

Aksine sünnet, antlaşma lanetini üzerine almış olan Mesih’in kurtarıcı eylemini işaret etmekteydi. Deriden bir parça kesmeyi, günahlı bedenden ya da antlaşma topluluğundan kesilip atılmayı simgeliyordu. Mesih bizim yerimize laneti üzerine aldı, ölümü bizim ölümümüz oldu ve yaşamı bize yaşam verdi. Pavlus’un yaşadığı dönemde sahte öğretmenlerin ve bir çok Yahudi’nin kavrayamadığı şey, Mesih’in eyleminin dünyayı sarsan önemiydi. Mesih bunu yalnızca Yahudiler için değil, diğer uluslar için de, kendisine imanla bakan herkes için yaptı. Bu, bugün kiliseye giden birçoklarının kavrayamadığı şeydir — kurtuluş daima yalnız ve yalnızca Mesih’e olan imanla gerçekleşir.

Ayrıca Pavlus’un ve elçilerin son tapınağı, Tanrı’nın kilisesini inşa ettiğini görmeliyiz. Kiliseler ne sıklıkla kilise inşa etme projesine soyunuyor? Çoğu Hristiyan yanlış bir şekilde kilise kurmanın, kilise bütçesi ve planlamasına odaklanması gerektiğini düşünmektedir. Binalar önemlidir, ancak Tanrı’nın nihai planlaması olan halkına kıyasla geçicidir. Daha büyük kilise binaları kurmak yerine yeni kiliseler kurulsa ve yurt dışındaki pastörlere destek olunsa, kilisenin global nitelikteki misyonu nasıl olurdu? Bir kilise binası kurmak yanlış değildir, fakat binalar putlara dönüşebilir; genellikle öyle de olmaktadır. Kilise olarak her zaman yeni kiliseler kurmayı, Tanrı’nın kilisesini kurmak için pastörler göndermeye çalışmalıyız.

Umuyorum ki Pavlus’un Galatyalılar’a yazdıklarını incelemeye devam ettikçe, Müjde’nin derinliğini daha fazla kavrarız. Umuyorum ki Tanrı’ya bizleri imanla doldurması için dua ederiz, öyle ki kurtuluşumuz için Tanrı’ya bakabilelim, itaatimizle Tanrı’nın iyiliğine layık olmaya çalışmayalım. Ve umut ediyorum ki Müjde’nin uluslara yayılabilmesi, Mesih’e imanla bakanların bir araya toplanabilmesi için Tanrı’ya dua ederiz. Kilisede hizmet eden kişiler de Pavlus’un sözleriyle cesaretlendirilmelidir, çünkü vaazları aracılığıyla Tanrı kilisesini kurtarmaktadır. Bir on altıncı yüzyıl reformcusu Caspar Olevianus’un dediği gibi, “Hiçbir pastör boşa çalışmaz; bütün dünya öyle olduğunu söylese bile. Müjde her zaman meyve verir ve bu, Tanrı’nın vaazlarda vahyetmek istediği şeydir şu ki bu vaazlar kimilerine kurtuluş getirir, kimilerinin de kötü işlerini açığa çıkarır1.”

1

Gerald L. Bray, ed., Galatians, Ephesians, vol. 10, Reformation Commentary on Scripture, New Testament (Downers Grove, IL: IVP Academic, 2011), 50.