Mesih Sizde Biçimlendi

Galatyalılar 4:12–20

Peki, size gerçeği söylediğim için düşmanınız mı oldum? Başkaları sizi kazanmaya gayret ediyor, ama niyetleri iyi değil. Kendileri için gayret edesiniz diye sizi bizden ayırmak istiyorlar. Niyet iyiyse, yalnız aranızda olduğum zaman değil, her zaman gayretli olmak iyidir. Çocuklarım! Mesih sizde biçimleninceye dek sizin için yine doğum ağrısı çekiyorum. Şimdi yanınızda bulunmayı ve sesimin tonunu değiştirmeyi isterdim. Bu halinize şaşıyorum!

İkinci bölümün ortasından itibaren Pavlus, Galatyalılar’ın Müjde’yle olan ilişkilerini anlatmak için teolojik argümanlarını yoğun bir şekilde aktarma gayreti içindedir. Galatya kilisesine duyurmuş olduğu Müjde’nin gerçek olduğunu göstermek için Eski Antlaşma’ya birçok gönderme yapar. Pavlus yalnızca Eski Antlaşma’dan Yasa’nın Tekrarı 27:26; Levililer 18:5 ve Yaratılış 15:6’dan alıntılar yapmakla kalmaz, aynı zamanda Mesih’in Müjdesi’nin getirdiği özgürlüğü anlatmak için Mısır’dan Çıkış hikâyesini de anlatır. İsrail yasanın tutsağıydı, ona köleydi ve onun laneti altındaydı. Aynı şekilde diğer uluslar da sahte öğretinin ve boş felsefenin tutsağıydı. Hem Yahudiler hem de diğer uluslar dünyanın temel ilkelerine tutsaktı. Ancak İsa Mesih geldi ve her iki tarafı da yasanın lanetinden kurtardı, öyle ki Ruh’ta yaşamın özgürlüğüne erişebilsinler. Tanrı onları kendi itaatleriyle değil, ancak İsa Mesih’in itaatiyle özgür kıldı. Kurtuluş ve aklanma işlerle değil, imanla gerçekleşir.

Mektubunun bu bölümünde, Pavlus’un teolojik argümanlarıyla ilgili bir açıklamasını görmekteyiz ve mektubun başında olduğu gibi Galatyalılar’la kişisel olarak ilgilenir. Pavlus dikkati aralarındaki söz hakkına çeker. Ayrıca kendi çabalarından da söz ettiğini görmekteyiz. Fakat en sonunda Pavlus’un kendisini referans olarak göstermesi kendini yücelttiği anlamına gelmez, hizmetine olan bağlılığını ve adanmışlığını gösterir. Hizmetinin amacı neydi? Amacı, Galatya’daki Hristiyanlarda Mesih’in biçimlendiğini görmekti. Aslında Mesih’in halkında biçimlenmiş olması her Müjde hizmetkârının amacı ve arzusu olmalıdır.

Pavlus Gibi Olun

İlk olarak Pavlus, Galatyalılar’dan kendisi gibi olmalarını ister: “Kardeşler, size yalvarıyorum, benim gibi olun. Çünkü ben de sizin gibi oldum. Bana hiç haksızlık etmediniz” (Gal.4:12). Pavlus, Galatyalılar’a kendisi gibi olmaları gerektiğini söylerken, kişiliğini ya da giyim kuşam tarzını taklit etmeleri gerektiğini kastetmez. Bunun yerine, Galatyalılar’dan yasayla kurduğu ilişki açısından kendisi gibi olmalarını istemektedir.

Diğer uluslara Müjde’yi duyurmak için Pavlus diğer uluslardan biri gibi olmuştur -örneğin, yiyeceklerle ilgili yasayı benimseyen bir Yahudi için büyük bir sorun olan şeyi yapmıştır, onlarla birlikte yemek yemiştir. Pavlus başka bir yerde, ister Yahudi ister diğer uluslar arasında bulunsun, bu kişilerin hassasiyetlerine göre davranma nedenini açıklamıştır: “Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudiler’i kazanmak için Yahudiler’e Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nın denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım” (1Ko.9:19–20). Pavlus etrafındaki insanları gücendirmemek adına, insanların beklentilerine göre dışsal öğelere adapte olmaya istekliydi. Bu yolla, gücenmek yerine Müjde’ye odaklanabilirdi. Kimi durumda Yahudilerin yiyecekle ilgili yasaları ve diğer ulusların başka konularla ilgili çekinceleri konusunda hassasiyete sahip olan elçi, yediği yemeğin içeriğini değil Müjde’yi öne çıkarıyordu. Bu nedenle Pavlus, Galatyalılar’a yasanın boyunduruğunu geride bırakmaları gerektiğini söylüyor ve kendisinin Mesih’te özgür olması gibi, onlardan da kendisini bu konuda örnek almalarını istiyor, onları bu konuda teşvik ediyordu.

Pavlus’un Tanıklığı

Pavlus, Galatyalılar’a kendisini kişisel bir yolla açar: “Bildiğiniz gibi, Müjde’yi size ilk kez bedensel hastalığım nedeniyle bildirmiştim. Bedensel durumum sizin için çetin bir deneme olduğu halde beni ne hor gördünüz ne de reddettiniz. Tanrı’nın bir meleğini, hatta Mesih İsa’yı kabul eder gibi kabul ettiniz beni. Şimdi o sevincinize ne oldu? Sizin için tanıklık ederim ki, elinizden gelse gözlerinizi oyar bana verirdiniz” (Gal.4:13–15). Pavlus dikkatileri, Müjde’yi ilk duyurmaya geldiğinde Galatyalılar’ın kendisine gösterdiği iyiliğe çeker. Hastalığıyla ilgili ayrıntılara değinmez. “Bedensel bir hastalığının” olduğunu, bu durumun Galatyalılar’a bir denenme olduğunu ve Galatyalılar’ın ellerinden gelse gözlerini oyup kendisine verebileceğini söyler. Bu bilgiden anlamaktayız ki Pavlus’un bir göz hastalığı vardı. Ancak Pavlus’un hastalığı üzerinde değil, zayıflığa ve Galatyalılar’ın buna verdiği karşılığa odaklanmalıyız.

Galatyalılar onu hor görmedi, aksine ona bir melek hatta İsa Mesih’i kabul eder gibi davrandılar. Pavlus niçin şimdi ondan yüz çevirdiklerini merak etmektedir, çünkü aralarındaki ilişki iyi ve sevgi doluydu. “Peki, size gerçeği söylediğim için düşmanınız mı oldum?” (Gal.4:16). Diğer bir deyişle, Pavlus’un Galatyalılar’a duyduğu sevgi ve ilgi değişmemişti, bu nedenden ötürü onlara gerçeği göstermek için gayretle çalışıyordu. Bunun tam aksine, sahte öğretmenlerin gerçekle ilişkileri yoktu: “Başkaları sizi kazanmaya gayret ediyor, ama niyetleri iyi değil. Kendileri için gayret edesiniz diye sizi bizden ayırmak istiyorlar” (Gal.4:17). Pavlus, sahte öğretmenlerin Galatyalılar’dan faydalandığını söylemektedir. Onlara sahte övgüler yağdırıyorlardı. Bunun yanı sıra onları kendisinden “ayırmak istediklerini” söylemektedir, yani Galatyalılar’ı diğer etkenlerden, özellikle de elçiden uzak tutmak istiyorlardı. Onları uzak tutmanın maksadı neydi? Amaç, Galatyalılar’ın sahte öğretmenlere bakmasıydı, böylece sahte öğretmenler Galatya kilisesini kendi etkileri altında tutmaya devam edebilecekti.

Pavlus şöyle demektedir: “Niyet iyiyse, yalnız aranızda olduğum zaman değil, her zaman gayretli olmak iyidir. Çocuklarım! Mesih sizde biçimleninceye dek sizin için yine doğum ağrısı çekiyorum” (Gal.4:18–19). Bir öğretmen veya vaizin, topluluğu çok önemli bir konuma koyması–Tanrı’nın onlardaki işini övmesi–koşullara bağlı bir duruma göre iyidir; Pavlus da hizmetinde bunu yapıyordu (2Ko.3:1–4). Ancak elçi sahte öğretmenlerin bunu yapmadığını biliyordu; sünnet yanlılarının amacı Tanrı’yı yüceltmek ya da kiliseyi büyütmek değildi, kendi bencil duyguları için gayret ediyorlardı.

Galatyalılar’a “çocuklarım” derken elçinin kalbine bir pencere açılmaktadır. Pavlus’un mektubunu okuduğumuzda elçinin kızgın olduğunu ve yalnızca doğru öğretiyi vermeye çalıştığını düşünebiliriz. Fakat mektup hakkında bu sonuca varmak, büyük bir yanlış anlamaya yol açar. Pavlus, Galatyalılar’a büyük bir ilgi gösteriyordu. Çocuğunu büyük bir tehlikenin ortasında gören kaygılı bir anne-baba gibiydi. Duyguları yalnızca doğru öğretinin verilmesi için ettiği gayretle değil, sevgi ve kaygıyla da yoğunlaşmıştır. Bu bir duygu ifadesidir, fakat Pavlus’un sözleri Galatyalılar için beslediği sevgi ve kaygının da kanıtıdır.

Esasında, elçinin duyduğu sevgi yalnızca onlara “çocuklarım” diye seslenmesinden değil, fakat aynı zamanda çocuklarında Mesih’in biçimlendiğini görme kaygısından ileri gelmektedir. Pavlus ve sahte öğretmenler arasında belirleyici farklar bulunmaktadır. Sahte öğretmenler kendi bencil çıkarları için Galatyalılar’ı izole ederken, Pavlus onları Mesih’e yönlendirdi ve Mesih’in onlarda biçimlendiğini görmeyi arzuladı. Bu bölümün son ayetinde, Pavlus Galatyalılar’la ilgili yaşadığı hayal kırıklığının yanı sıra ilgisini de belirtmektedir: “Şimdi yanınızda bulunmayı ve sesimin tonunu değiştirmeyi isterdim. Bu halinize şaşıyorum!” (Gal.4:20). Pavlus ses tonunu yumuşatmış olabilir, fakat Galatyalılar’ın sahte müjdeyi benimsemesiyle ilgili hâlâ kaygılıydı ve hayal kırıklığına uğramıştı.

Pavlus’un yazdıklarının çoğu Galatyalılar’la ilişkisinin -bir pastörle topluluğu arasındaki ilişkinin- etrafında dönmektedir. Odağımızı, pastörlerin koyunlarına karşı sorumluluğu ve topluluğun pastörlerine karşı sorumluluğu olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

Pastörün Koyunlarına Karşı Sorumluluğu

Pavlus’un yazılarından anlaşılmaktadır ki bir pastör, Rab İsa için sadece bir araçtır. Araç, bir şeylerin aracılığıyla aktarıldığı şeydir. Pastör topluluğuna ne aktarır? Pastör Mesih’i aktarmalıdır. Westminster İnanç Açıklaması yazıldığında, Toplu Tapınma düzeni de yazılmıştır. Pastöre talimatlarında Tapınma Düzeni, pastörü “imanla, sadık bir şekilde, Mesih’e onur vererek, kendi çıkarı ve kazancı olmaksızın insanların kurtuluşunu, değişimini aktararak; kutsal sonuçlar vereceğini düşünerek geriye çözümlenmemiş hiçbir şey bırakmayarak, herkese kendinden bir pay vererek, yoksulu göz ardı etmeyerek, zengini kayırmayarak” vaaz vermeye çağırmaktadır1. Diğer bir deyişle, pastör asla kendisine değil, fakat her zaman Mesih’i işaret etmelidir. Vaazla, Kelam’ın öğretilmesiyle ya da sakramentlerin uygulamasıyla pastör Mesih için bir araç olmalıdır. Eğer bir pastör Mesih için gerçek bir araç olursa, o zaman alçakgönüllü olacaktır. Pastör bir grup öğrenci oluşturamaz ya da kendisini topluluğun yaşamında tek etki sahibi yapamaz.

Mesih’i yürekten seven, fakat oldukça yanlış yönlendirilen pastörler bile dış etkilerin Mesih’e gölge düşürdüğünü düşünerek “sürülerini dış etkiden koruma” girişiminde bulunabilirler. Fakat yalnızca Mesih’i işaret eden benliksiz bir hizmet, sahte öğretmenlerin düşüncesine tamamen zıttır. Sünnet-yanlıları, kendi çıkarları için Galatyalılar’ı dış etkilerden, yani Pavlus’tan izole etmeye çalıştıklarını anımsayın. Bu sahte öğretmenler kilisenin yararından çok, kendi yararlarını gözetiyordu. Pavlus, bu gerçekten mektubunun sonunda bahseder: “Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar” (Gal.6:12). Öte yandan Pavlus, diğerlerinin yaşamına kendi yaşamını ve eylemlerini empoze etmeye çalışmıyordu. Mesih Galatyalılar’da biçimlendikçe kendi benzeyişi için kutsallaşmayı destekliyordu. Diğer bir deyişle, Pavlus Galatyalılar’ın her konuda kendisiyle aynı adımı atmalarını istemiyordu. Fakat Galatyalılar’dan kendisi Mesih’i nasıl izliyorsa, onların da öyle izlemelerini, yasanın boyunduruğunu bırakma konusunda onun gibi olmalarını ve Mesih’in onlarda biçimlendiğini görmek istiyordu.

Bir pastörün rolü, kendisine değil Mesih’i işaret etmektir. Bir pastörün amacı ve arzusu Vaftizci Yahya’nınki gibi olmalıdır: “O büyümeli, bense küçülmeliyim” (Yu.3:30). Yalnızca Mesih bir pastörün bunu yapabilmesini sağlayabilir, çünkü her insan (pastörler de dahil olmak üzere) güçlü bir düşmanla, kendi egolarıyla karşı karşıya gelir. Çok ünlü bir pastörün duası, imanlı bir pastörün, kendi benliğini öldürmeye ihtiyaç duyan bir pastörün yüreğini ortaya koyar:

Efendim Tanrı, Bugün vaaz vermem gerekiyor; Ama güçsüzüm ve görevimi yerine getirmem için Yardımına ihtiyacım var. İnsanların tanrısal gerçekle büyümesini arzuluyorum, Senin doğru tanıklığın Senden gelsin. Duamda ve vaazımda bana yardım et, Lütuf için yüreğim arzu duysun. Konuyla alakalı olan şeyleri Anlaşılır bir şekilde aktarayım, Doğru sözleri gayretle ifade edeyim, Vaaz ettiğim şeyleri yüreğimde hissedeyim. İnsanların yüreklerine işlemesini, Bütün kusurlarımın bilincine varmamı sağla. Gayretimden ötürü gurura kapılmayayım. Yardımına, teselline, gücüne ve kutsallığına ihtiyacım var, Öyle ki lütfunun pak bir aracı olayım, Ve Senin için bir şeyler yapabileyim. Bu işi yaparken Sana sadık kalayım.2

Bu cümleler yalnızca pastörler için değil, kiliseler için de geçerlidir. Bu nedenle, kiliseler Rabbin pastörlerinin Mesih’i işaret etmesini sağlaması için Rabbe dua etmelidir.

Fakat bir pastörün amacı Mesih’i işaret etmekse, o halde Pavlus gibi Mesih’in topluluğunda biçimlendiğini görmek istemelidir. Bazı pastörler, topluluklarını baş belası — çalışma zamanından çalan kişiler olarak görürler. Başkaları, topluluklarını ayaklı sorun kaynağı olarak görür; bir süre sonra pastör topluluğun sorunlarıyla ilgilenmekten kaçınabilir. İnsanları Mesih’in uğruna öldüğü kişiler olarak değil, yalnızca sorunlu kişiler görür. Kaç pastör kiliselerindeki insanlar için dua etmektedir? Pavlus, Mesih Galatyalılar’da biçimleninceye dek doğum sancısı çekmekteydi. Bütün pastörler toplulukları için aynı kaygıları taşımalıdır.

Bu, yalnızca kilise için dua etmek değil, fakat ayrıca Müjde’yi sadık bir şekilde duyurmak demektir. Müjde hizmeti aynı zamanda elçisel ilişkileri de içerir: kilise üyelerini ziyaret etmek, onları vaftizlerine ve iman beyanlarına karşı mesul saymak ve isimlerini onurlu bir şekilde taşımaları için onları sorumlu tutmak. Pastörler dua edip vaaz verebilirler, fakat kilise üyelerinde gördükleri günahla kişisel olarak yüzleşmezler, Tanrı’nın Kelamı’nı bildiren doktrinlere karşı körleşirler. Eğer Galatyalılar’dan bir şey öğreneceksek, o da Pavlus’un Galatyalılar’a duyduğu sevginin günahlarıyla yüzleşmeye karşı bir isteksiz yaratmamış olmasıdır.

1

Directory for Public Worship, in Westminster Confession of Faith (Glasgow: Free Presbyterian Publications, [1648] 1995), 381.

2

“A Minister’s Preaching,” in The Valley of Vision, ed. Arthur Bennett (Edinburgh: Banner of Truth, [1975] 2007), 348–349.

Topluluğun Pastöre Karşı Sorumluluğu

Pavlus Galatyalılar’ı yanlışlarından ötürü azarlamak zorunda kalsa da ilk başta onu karşılama biçimlerini övmüştür. Özellikle iki şey göze çarpmaktadır. Galatyalılar fedakâr ve sevgi doluydu. Genellikle insanlar başkalarının zayıflıklarını gördüklerinde, onlarla alay ederler. Galatyalılar, Pavlus’a bu şekilde davranmadı. Pavlus göz hastalığına sahipken, Galatyalılar ona sıcak bir şekilde davrandı ve hatta ihtiyaçlarını fedakârca karşıladı. Pavlus, eğer mümkün olsaydı gözlerini oyup verebileceklerini söylemektedir. Bu tam bir örnek davranıştır ve bir topluluğun pastörüne nasıl davranması gerektiği konusunda iyi bir fikir vermektedir. Çoğu pastör, kilisesi daha fazlasını sunabileceği için makul bir parayı kabul etmekte zorlanır. Çoğu topluluk pastörlerinden zamanını, parasını ve elindekileri feda etmesini bekler, fakat pastörleri için fedakârlıkta bulunmaya gönülsüzdürler. Fakat fedakârlığın özü bize bunun pahalı ve hatta acı dolu olduğunu söyler; Galatyalılar, Pavlus’a karşı Kutsal Ruh’un aralarında bulunması ve Mesih’in kurtarışı sayesinde her kilisenin göstermesi gereken davranışı gösterir.

Galatyalılar Pavlus’u sevmekle kalmadı, fakat aynı zamanda onu Tanrı’nın bir meleğini, hatta Mesih İsa’yı kabul eder gibi kabul ettiler. Bu Pavlus’a tapındıkları anlamına gelmez. Bu davranışı, Pavlus’un söylemiş olduklarının ışığında algılayın. Eğer pastör kendisine değil Mesih’i işaret ederse, o zaman topluluk onu olduğu gibi, Mesih için bir araç olarak kabul eder. Onun öğretilerini ve vaazlarını Mesih’in sözleri olarak kabul etmelidir. Bu, Selanik’teki Yahudiler gibi daha açık fikirli oluşu reddetmek demek değildir (Elç.17:10–11), fakat kaç kişi Kelam’ın vaaz edilmesinde ve öğretilmesinde Mesih’in ne konuştuğunu duymak için kiliseye gider? Tarih boyunca, Reform geleneği Kelam’ın vaaz edilmesine büyük ve öncelikli bir önem vermiştir. Örneğin, birinci kuşak reformcularından Heinrich Bullinger (1504–1575) tarafından yazılan İkinci Helvetik İnanç Açıklaması (1566) şöyle söylemektedir: “Tanrı’nın Kelamı atanan pastörler tarafından sadık bir şekilde vaaz edildiğinde, Tanrı’nın Kelamı’nın vaaz edildiğini ve imanlılar tarafından kabul edildiğine inanırız.”3

Aynı zamanda topluluk pastörü, Mesih’in bedenin üyelerinde olduğu gibi Mesih’i kabul eder gibi kabul etmelidir. Kilisenin her bir üyesi Mesih’in değerli kanı sayesinde kurtulmuştur ve bedene dahil edilir. Bu nedenle, her birimizi Mesih’i kabul eder gibi kabul etmeli ve birbirimizi sevgimizi Mesih’e gösterir gibi sevmeliyiz (Mat.25:35–40). Yalnızca Mesih, sevgisiyle birbirimizi sevmemizi sağlayabilir. Pavlus’un yönlendirmelerinin kalbinde, yasanın işleri yerine imanla Mesih’i ve kurtuluşu aramak vardır. Diğer bir deyişle, yalnızca iman aracılığıyla çalışan Kutsal Ruh’un gücü bizde bu yetileri yaratabilir, yasaya olan itaatimiz değil.

Bir anlamda, Pavlus’un Sünnet-yanlılarının sahte öğretileriyle ilgili bitmek bilmeyen eleştirilerine bir ara verilmiştir. Fakat bu dinginliğin ortasında, savaş alanından duman yükselir gibi, bir pastör ve topluluğu arasında karşılıklı gösterilen bir sevgi ilişkisi görmekteyiz. Bu, Mesih’te ve Kutsal Ruh’ta kurulmuş olan bir ilişkidir. Fakat Galatyalılar’ın Müjde’yi terk etmesi bu ilişkiyi tehlikeye sokar ve onun temeline zarar verir.

3

The Second Helvetic Confession 1.4 in Reformed Confessions Harmonized: With an Annotated Bibliography of Reformed Doctrinal Works, eds. Joel R. Beeke and Sinclair B. Ferguson (Grand Rapids, MI: Baker, 1999), 12.