Artık Köle Değilsiniz

Galatyalılar 4:1–7

Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım. Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu’nun “Abba! Baba!” diye seslenen Ruhu’nu yüreklerinize gönderdi. Bu nedenle artık köle değil, oğullarsınız. Oğullar olduğunuz için de Tanrı sizi aynı zamanda mirasçı yaptı.

“Evlat edinme, evlatlık” kelimeleri birçokları için olumsuz anlamlar taşıyabilir, çünkü genellikle evlat edinmelerin altında zorunluluklar yatmaktadır: terk edilme, yoksulluk, hastalık, vb. Bir çocuk ailesinin onu istememesi ya da ona bakabilecek durumu olmaması dışında, başka nasıl öksüz kalabilir? Ya da çocuğun amansız bir hastalığı olabilir ve ailesinin bu bakımı üstlenmeye gücü olmayabilir. Her durumda da evlat edinilme deyince aklımıza bu olumsuz durumlar ve koşullar gelmektedir, fakat madalyonun bir de öbür yüzü vardır. Evlat edinilen her istenmeyen çocuk için, bir de onu özellikle seçen, evlat edinen aile vardır. Zorlayıcı koşullar ve bakım masraflarına rağmen çocuğu evlat edinirler. Ona soyadlarını verirler ve ailenin bir üyesi olarak bütün haklardan yararlanmasını sağlarlar. Önümüzdeki ayetlerin konusu budur, yani Tanrı’nın günahkâr ve isyankâr insanları evlat edinmesi ve onlara oğulluk hakkını ve ayrıcalığını vermesidir.

Pavlus daha önce sarsıcı bir şey söylemişti: sosyal statülerine, etnik kökenlerine ve cinsiyetlerine bakılmaksızın Mesih’te olan ve Mesih’e imanla bakan kişi Tanrı’nın ve İbrahim’in oğludur. Önümüzdeki ayetlerde Pavlus, inceden inceye farklı bir bakış açısı getirse de, buna benzer temaları genişletmeye devam eder. Pavlus, Mesih’in eylemi ve bunun getirdiği yararlar üzerine, yani Tanrı’nın oğulları olarak evlat edinilmemiz üzerine odaklanır.

Dünyanın Temel İlkelerine Bağlı Yaşayan Kölelerdik

Pavlus işe bir mirasçının yaşamıyla, bir kölenin yaşamını karşılaştırarak başlar: “Şunu demek istiyorum: Mirasçı her şeyin sahibiyse de, çocuk olduğu sürece köleden farksızdır. Babasının belirlediği zamana dek vasilerin, vekillerin gözetimi altındadır” (Gal.4:1–2). Pavlus, 3. bölümün sonlarına doğru yaptığı benzetmeyle, eğitmen düşüncesini geliştirmeye devam eder. Pavlus, mirasçı bir çocuk ise onun bir köleden farksız olduğunu söyler. Bir çocuk, büyük bir imparatorluğun mirasçısı olsa da bağımsız olabileceğine karar verene dek küçük ve deneyimsiz olduğu için bir eğitmenin gözetiminde kalmak zorundadır. Diğer bir deyişle, çocuk özgür değildir.

Pavlus burada, bu benzetmeyi yasanın altında bulunan İsrail halkı için yapar: “Bunun gibi, biz de ruhsal yönden çocukken, dünyanın temel ilkelerine bağlı yaşayan kölelerdik” (Gal.4:3). Pavlus burada, İsrail’in dünyanın temel ilkelerine bağlı yaşayan köleler olduğunu söyler. “Dünyanın temel ilkeleri” (stoicheia) ne anlama gelmektedir? Grek felsefesi bağlamında stoicheia temel elementleri işaret eder: toprak, su, ateş ve hava. Pavlus stoicheia ifadesini Koloseliler’e mektubunda aynı anlamda kullanır: “Dikkatli olun! Mesih’e değil de, insanların geleneğine, dünyanın temel ilkelerine dayanan felsefeyle, boş ve aldatıcı sözlerle kimse sizi tutsak etmesin” (Kol.2:8). Kutsal Yazılar’ın diğer kısımlarında langund{stoicheia}, Kutsal Yazılar’ın temel öğretişlerini işaret eder: “Şimdiye dek öğretmen olmanız gerekirken, Tanrı sözlerinin temel ilkelerini size yeni baştan öğretecek birine ihtiyacınız var. Size yine süt gerekli, katı yiyecek değil!” (İbr.5:12). Öyleyse Pavlus bu ifadeyi Galatyalılar’da hangi anlamda kullanmış olabilir?

Bağlama bakıldığında, temel Sina Antlaşmasını işaret eder. Pavlus’un Sina Antlaşmasına bağlı yaşamı ifade etmek için kullandığı paralel sözcüklere dikkat edin: “Bu iman gelmeden önce Yasa altında hapsedilmiştik, gelecek iman açıklanıncaya dek Yasa’nın tutuklusuyduk. Yani imanla aklanalım diye Mesih’in gelişine dek Yasa eğitmenimiz oldu” (Gal.3:23–24). Ancak temelin önemi, İsrail’in yasanın –Sina Antlaşmasının– altında tutsak oluşudur. İkincil olarak, Sina Antlaşmasının altında olmayan, fakat daha sonradan Mesih’e dönen diğer uluslar için Pavlus’un stoicheia’yı kullanması, bir zamanlar insanların boş öğretilere bağlı yaşadıklarının, fakat şimdi Mesih’te özgür kılındıklarının hatırlatıcısı olabilir (Gal.4:8). Pavlus, eğitmene ya da stoicheia’ya bağlı yaşamın, ister putperestlik isterse Sina Antlaşması altında olsun, kölelik yaşamı olduğunu söyler: “Oysa İsa Mesih’e olan imana dayanan vaat iman edenlere verilsin diye, Kutsal Yazı bütün dünyayı günahın tutsağı ilan ediyor” (Gal.3:22). İsrail, günahından ve aynı zamanda yasanın gerekliliklerini yerine getiremediğinden dolayı yasanın laneti altındaydı ve yasaya tutsaktı.

Fakat, Pavlus’un okuyucularına sürekli anımsattığı gibi, Tanrı İsrail’i umutsuzluğa terk etmedi: “Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım” (Gal.4:4–5). Zaman dolunca Tanrı Oğlu İsa Mesih’i gönderdi. Kurtuluş tarihinin en başından beri Tanrı halkı Mesih’in gelişini bekledi. Tanrı halkının beslediği umudun kaynağının Havva’ya bildirilen habere, Mesih’in, beden alan Tanrı’nın dünyaya geleceği haberine dayandığını söyleyebiliriz (Yar.4:1)1. Havva’nın umutları oğlu Kayin’in doğup Mesih yerine bir katil olmasıyla birlikte suya düşmüştü (Yar.4:8). Tanrı halkı yine de Mesih’in, Sam’ın soyunun (Yar.9), İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un, Davut’un ve birçoğunun soyunun (Mat.1:1) gelişini beklemeye devam etti.

Son günlerde, Yahuda oymağının Aslanı’nın geleceği güne umutla baktılar (Yar.49:1; 8:10)2. Tanrı’nın sadık halkı Musa gibi bir peygamberin gelmesini umutla beklemeye devam etti (Yas.18:15). İsrail diğer uluslar arasında yükselirken ve monarşinin görkemine kavuşurken, imanlı İsrail Davut’un soyuyla vaat edilene sığındı (2Sa.7:14). Babil sürgününün derinliğinde ve karanlığında bile Tanrı halkı, bir antlaşma yapmak üzere Tanrı’nın kendisinin gelişini özlemle bekledi; Mısır’dan çıktıklarında yapılan ve sonra bozdukları ve laneti altında oldukları gibi değil, yeni bir antlaşma (Yer.31:31–32). Bütün bunlar geçince, kurtuluş tarihi gebe kalıp Mesih’i doğurduğunda, Vaftizci Yahya etrafında toplanan kalabalığa yüksek sesle şöyle seslendi:  “Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde’ye inanın!” (Mar.1:15). Mesih’in gelişiyle, Mesih-beklentisi gerçekleşmiş oldu.

Zaman dolduğunda Tanrı, bir kadından doğan, Oğlu’nu dünyaya gönderdi ve özellikle Mesih’in yasa altında doğduğuna dikkat edin. Diğer bir deyişle, İsa Mesih yasanın gerekliliklerini, yapamayacak olanların yerine tamamlamak için geldi ve hatta yasanın gerekliliklerini yerine getirmeye bebekken başladı! Luka, İsa Mesih’in “Musa’nın yasasına göre” bebekken Rabbe adandığını söylemektedir (Luk.2:22–24). Pavlus, mektubunda daha önce belirttiği bir temayı yeniden gündeme getirmektedir: “İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü, ‘Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir’ diye yazılmıştır” (Gal.3:13–14). Mesih’in itaati, Mesih’e imanla bakanların oğullar olarak evlat edinilmesini sağlar.

Pavlus, evlat edinilmemizin doğasını ve özünü anlatır: “Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu’nun ‘Abba! Baba!’ diye seslenen Ruhu’nu yüreklerinize gönderdi. Bu nedenle artık köle değil, oğullarsınız. Oğullar olduğunuz için de Tanrı sizi aynı zamanda mirasçı yaptı” (Gal.4:6–7). Yararları yalnızca imanla elde edilen Mesih’in işi ve Baba’nın lütfuyla, Tanrı evlat edinilmemizi sağlamak için Kutsal Ruhu’nu yüreklerimize gönderir. Tanrı’nın oğulları olarak evlat edinildiysek, artık Tanrı’yı bir yargıç olarak değil, Göksel Babamız olarak biliriz. Eğer Tanrı’yı Baba olarak bilirsek, her ihtiyacımız için O’na yakarabiliriz. Pavlus ayrıca Tanrı’ya “Abba! Baba!” diye seslenebileceğimizi söylemektedir; bu eşsiz ve yakınlık belirten bir ifadedir. Pavlus, Mesih’e olan iman aracılığıyla sahip olduğumuz özgürlük ve oğulluk hakkıyla kendi itaatimizle kurtuluşumuzu sağlamaya çalışırken sahip olduğumuz ayrılık ile tutsaklığı kıyaslar. Galatyalılar’ın artık yasanın altında köle olmadığını, bunun yerine Tanrı oğulları olduğunu söyler. Eğer Tanrı’nın oğulları oldularsa, ister Yahudi ister diğer uluslardan, ister köle ister özgür, ister erkek ister kadın olsunlar, artık Tanrı’nın İbrahim’e vermiş olduğu antlaşma vaatlerinin mirasçılarıdırlar.

Öksüz birinin hiçbir şeyi ya da hiçbir hakkı yoktur. Ancak sevgi dolu bir aile öksüz çocuğu evlat edindiğinde çocuk yasal olarak bir aileye, yeni bir soyisme ve bir mirasa sahip olur. Öksüz, artık öksüz değildir. Evlat edinilmiş olan bir öksüzle ilgili her şey, Tanrı tarafından kurtarılan ve evlat edinilen bir kişi için de geçerlidir. Westminster İnanç Açıklaması, Mesih’te evlat edinilerek sahip olduğumuz bereketleri çok güzel bir şekilde özetlemektedir:

Tanrı, Kendi biricik Oğlu İsa Mesih’te ve O’nun için, aklanmış olan herkesi oğulluğa alınma lütfuna ortak kılmıştır, aklananlar bu suretle, Tanrı çocuklarının sayısına dahil edilirler, bunun getirdiği özgürlük ve ayrıcalıklardan faydalanırlar, Tanrı’nın ismi onlar üzerine yazılır, oğulluk Ruhu’nu alırlar, lütuf tahtına cesaretle yaklaşabilirler, Abba Baba diye seslenebilme yetisi verilir, Tanrı onlara acır, korur, gereksinimlerini karşılar ve bir Baba gibi onları terbiye eder: ancak asla atılmazlar, fakat kurtuluş günü için mühürlenirler; ve sonsuz kurtuluşun mirasçıları olarak vaatleri miras alırlar. (WİA 12.1)

Kısacası, Mesih’te evlat edinilmemiz bizlere daha önce bilmediğimiz, fakat asla kaybetmeyeceğimiz sayısız bereket sunar.

1

Bkz. Martin Luther, Lectures on Genesis: Chapters 1–5, vol. 1, Luther’s Works, ed. Jaroslav Pelikan (St. Louis: Concordia Publishing House, 1958), 241–243.

2

Geerhardus Vos, The Eschatology of the Old Testament, ed. James T. Dennison, Jr. (Phillipsburg, NJ: P&R, 2001), 89–104.

Eski Antlaşma Mesih’te Kurtuluşu Önceden Bildirmektedir

Pavlus’un gönderme yaptığı Eski Antlaşma ayetlerini açmamız gerekmektedir. İlk olarak Pavlus, İsrail’in yasayla ilişkisini tanımlamak için tutsaklık ve kölelik kelimelerini kullanmıştır. Bu kelimeler İsrail’in geçmişine, özellikle İsrail’in Mısır’ın boyunduruğu altındaki yaşamını işaret etmektedir3. Eski Antlaşma’da Mısır’dan Çıkış, Mesih aracılığıyla gelen kurtuluşu önceden bildirmektedir. İsrail bir boyunduruk altındaydı ve Firavun İsrail’e dayanılamaz ağır işler yükleyen zalim bir hükümdardı. Fakat Tanrı, İsrail’i güçlü eliyle kurtardı. İsrail Tanrı’nın oğluydu (Çık.4:22), fakat yine de zalim bir hükümdar tarafından tutsak kılınmıştı. Firavun Tanrı’nın oğlunu serbest bıraktı, ancak daha sonra onları Tanrı’nın mucizevi bir şekilde kurtarmış olduğu Kızıldeniz’e kadar kovaladı. Bu süre zarfında İsrail’e gündüz bulut, geceleyin ateş sütunu yol gösteriyordu. Bu bulutun anlamı neydi? Daha açık sormak gerekirse, bu bulut kimdi? Kutsal Yazılar başka bir yerde bize, Kutsal Ruh’un Kızıldeniz’i geçişleri sırasında İsrailliler ile birlikte olduğunu söylemektedir (Yşa.63:11; Hag.2:4–5). Bu Eski Antlaşma ayetleri göstermektedir ki bulut, Kutsal Ruh’un ta kendisiydi.

O halde Tanrı’nın oğlu İsrail, Firavun’un boyunduruğundan kurtarıldı ve daha sonra Tanrı onları Kızıldeniz’den geçirerek Kutsal Ruh’u yollaması üzerine, Pavlus bundan başka bir yerde vaftiz diye söz etmektedir (1Ko.10:1–4). Pavlus’un söylemiş olduklarını tekrar gözünüzde canlandırın:

Bunun gibi, biz de ruhsal yönden çocukken, dünyanın temel ilkelerine bağlı yaşayan kölelerdik. Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım. Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu’nun “Abba! Baba!” diye seslenen Ruhu’nu yüreklerinize gönderdi. (Gal.4:3–6)

Pavlus, İsrail’in yasaya tutsaklığını belirtmek için İsrail’in tarihinden, Mısır’da köle oluşlarından örnekler verir. İsrail, kendisini özgür kılmaktan yoksundu. Fakat İsrail’in yapamadığını Tanrı Mesih aracılığıyla yaptı. Sünnet-yanlılarının yasaya itaatle aklanma ve kurtuluşu sağlamaya çalışması, İsrail’in özürlüklerini kaybedip, Tanrı’yla olan ilişkilerini kesmesine yol açar ve Firavun’un boyunduruğuna geri dönmek istemesine benzer. Pavlus’un böyle konuşmasının sebebi budur. Sünnet-yanlıları, zamanı geriye almaya ve Mesih hiç gelmemiş gibi yaşamaya çalışmaktadırlar. Esasında yalnızca Mesih’in başarabileceği ve yine yalnızca onun başarmış olduğu bir şeyi yapmaya çalışıyorlardı. Bu nedenle, yalnızca Mesih’in yapabileceği şey için yalnızca Mesih’e bakmaya devam etmeliyiz. Yasanın boyunduruğuna ve tutsaklığına geri dönmeye çalışmamalıyız, çünkü bu ölmek demektir.

Bu yüzden Mesih’in bizim için yapmış olduğu şeye, yani, Mesih’in yasaya itaat ederek almış olduğu kusursuz doğruluk, çarmıhta yasanın lanetini üzerine alması, dirilişinde günahın ve ölümün gücünü yenmesi ve krallık tahtında Baba’nın sağında oturmasına iman ederek Mesih’te yaşamak için gayret etmeliyiz. Aynı zamanda, Mesih’in eyleminin bize ne sağlamış olduğunu da unutmayalım, bu sayede Tanrı’nın oğulları olarak evlat edinildik. Biz Tanrı’nın oğullarıyız. Böylece artık O’na “Abba! Baba!” diye seslenebilir miyiz? Eğer Göksel Babamız bize biricik Oğlu’nu vererek bizi Şeytan’ın, günahın ve ölümün pençesinden kurtardıysa, bizi ne diye ihtiyacımız olan ve hatta arzuladığımız şeyden mahrum bıraksın? Pavlus’un söylemiş olduğu gibi: “Öyleyse buna ne diyelim? Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir? Öz Oğlu’nu bile esirgemeyip O’nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?” (Rom.8:31–32).

İhtiyaçlarımızı ve isteklerimizi Göksel Babamıza dualarımız aracılığıyla dile getirmek yerine çözümü diğer insanlarda, yerlerde ve kurumlarda mı arıyoruz? Mutluluğu maddi şeylerde mi arıyoruz? Ailemizden, dostlarımızdan kişisel övgü, değer ve kazanç mı bekliyoruz? Yatırımlarımızda, işimizde maddi teminat mı arıyoruz? Yaşamımızda çocuklarımızın büyüyüp imanlı olması, sağlam evlilikler yapması ve imanlı bir soy yetiştirmesi şeklinde güçlü arzularımız var mı? Genellikle bu şeyleri bize verebilecek tek kişiyi unutup, boş bir çabayla kendi gayretimize mi dayanıyoruz? Göksel Babamız cimri değildir, her ihtiyacımızı görür. Göksel Babamız zalim değildir, kendi iradesine uygun olan arzularımızı ve isteklerimizi yerine getirir.

Her şeyde Göksel Babamızı arayın; dualarınızda O’nun yüzünü arayın. Ona “Abba! Baba!” diye seslenin ve Kutsal Ruhu’nun gücüyle sizi Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmesi ve her ihtiyacınızı karşılaması için O’na dua edin. Yalnızca Tanrı’nın Oğlu aracılığıyla ve Kutsal Ruh’un gücüyle yapabileceği şeyleri kendi gücünüzle yapmaya çalışmayın. Fakat aynı zamanda Tanrı’nın oğulları olarak evlat edinildiysek ve Mesih’te lütfunun zenginliklerine mirasçı kılındıysak, o zaman daima kimin ismini taşıdığınızı ve kimliğinizin ne olduğunu hatırlayın. Petrus’un söylemiş olduğu gibi: “Söz dinleyen çocuklar olarak, bilgisiz olduğunuz geçmiş zamandaki tutkularınıza uymayın. Sizi çağıran Tanrı kutsal olduğuna göre, siz de her davranışınızda kutsal olun” (1Pe.1:14–15). Tanrı bizi, Şeytanın, günahın, ölümün köleliği ve yasanın suçlaması altında tutsak kalmaya devam etmemiz için evlat edinmedi. Mesih’le olan birliğimizde Tanrı’nın lütfuyla güçlenmeli ve Tanrı’nın bizi çağırmış olduğu kutsallığı ve doğruluğu göstermeyi amaç edinmeliyiz.

3

James M. Scott, Adoption as Sons of God (Tübingen, Germany: Mohr Siebeck, 1992), 121–186.