Kutsal Ruh’un Yönetiminde Yaşayın

Galatyalılar 5:16–18

Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz. Çünkü benlik Ruh’a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz. Ruh’un yönetimindeyseniz, Yasa’ya bağımlı değilsiniz.

Pavlus, Galatyalılar’a Hristiyan yaşamlarını nasıl yaşamaları gerektiğini öğretmeye devam eder. Eğer yalnızca Mesih’e imanla aklandılarsa, o halde nasıl yaşamaları gerekir? Birçok yönden Müjde karşılıksız görülmektedir; Tanrı bizi iyi işlerimizden ötürü değil, Mesih’e olan imanımızdan ötürü aklar. Bu, insanın istediği gibi günahkâr davranışlarla yaşayabileceği anlamına mı gelmektedir? Kesinlikle hayır. Pavlus’un bu tarz sorulara verdiği ünlü cevap akla gelmektedir: “Kesinlikle hayır! Günah karşısında ölmüş olan bizler artık nasıl günah içinde yaşarız?” (Rom.6:2). Bir önceki bölümde Pavlus, Galatyalılar’a Mesih’in sağladığı, Ruh’un uyguladığı özgürlüğü birbirlerine hizmet etmek ve birbirlerini sevmek için kullanmaları gerektiğini söylemişti. Pavlus, bildirdiği bu teolojiyi unutmamıştır. Galatyalılar’ın Mesih’te imanla başlayıp, kendi çabalarıyla bitirmemesi gerekiyordu. Pavlus Galatyalılar’ın meyvesinin özüne, Mesih’le birlikteliklerini işaret etmektedir.

Mesih Kutsal Ruh’u yaratılışın üzerine dökmek ve yeni bir yaratılış meydana getirmek için geldi. Bu yeni yaratılış eyleminin merkezi kilise içinde gizlidir. Elçi Petrus, Pentikost günü kalabalığa şöyle seslendi: “O, Tanrı’nın sağına yüceltilmiş, vaat edilen Kutsal Ruh’u Baba’dan almış ve şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh’u üzerimize dökmüştür” (Elç.2:33). Bu nedenle Pavlus, Mesih için “yaşam veren Ruh” demektedir (1Ko.15:45). Pavlus Galatyalılar’a bu gerçekleri bildirirken, bunu zamansız, soyut öğreti aşılayan varsayımlarla yapmaz. Aksine Galatyalılar’a birbirlerini ancak “Ruh’un yönetiminde yaşarlarsa” sevebileceklerini söyler (Gal.5:16). Pavlus tekrar İsrail’in geçmişine ait bir dil kullanır; başka bir ifadeyle, Pavlus’un öğretisi İsrailliler’in Mısır’dan Çıkış hikayesiyle özdeşleşir. İsrailliler’in çölde dolaşmalarına bakmak, Pavlus’un Ruh’un yürümekle ilgili yönlendirişini açıklamada yardımcı olur.

İsrail’in Ruh’un Yönlendirişiyle Çölde Dolaşması

Pavlus, Sina Antlaşması altındaki yaşam biçimini tanımlamak için İsrail’in geçmişinden dil kullanımına ve imgeleri işaret eder. Mesih gelmeden ve yeni yaratılışı oluşturmadan önce, İsrail yasanın altında “tutsak” ve “hapsedilmişti” (Gal.3:23). Pavlus Galatyalılar’a Sina Antlaşması altında “dünyanın temel ilkelerine bağlı yaşayarak” “tutsak” olduğunu söyledi (Gal.4:8–9). İlk yüzyıl, Yahudiler Eski Antlaşma bilgisi altında yaşadı, bu kelimeler ve imgeler şüphesiz İsrail’in Mısır’da Firavun’un yönetimi altında köleliğini akla getiriyordu. Bu dili kullanarak Pavlus, yasanın Firavun’a özdeş olduğunu; Musa’dan daha üstün olan Mesih’in, Tanrı’nın halkını yasanın boyunduruğundan kurtardığını söylemektedir. Ancak İsrail’in Mısır’dan çıkışı Kızıldeniz’den mucizevi bir şekilde geçmeleriyle sonlanmaz.

Peygamber Yeşaya şöyle demektedir, “Sonra halkı eski günleri, Musa’nın dönemini anımsadı. ‘Çobanlarıyla birlikte onları denizden geçiren, Kutsal Ruhu’nu aralarına yerleştiren, görkemli gücüyle Musa’nın sağında yol alan, sonsuz onur kazanmak için önlerinde suları yaran, bir at nasıl tökezlemeden kırdan geçerse onları deniz yatağından öyle geçiren RAB nerede?’ diye sordular. Ovaya götürülen sürü gibi RAB’bin Ruhu onları rahata kavuşturdu. İşte adını onurlandırmak için halkına böyle yol gösterdi” (Yşa.63:11–14). İsrail’i sabahleyin bulutla, geceleyin ateş sütunuyla yönlendiren Kutsal Ruh’un kendisiydi. Peygamber Nehemya çarpıcı bir delil sunmaktadır. İsrail altın buzağıyı kendilerine put olarak yaptığında bile Tanrı “onları terk etmedi” (Neh.9:19). Tanrı İsrail arasında varlığını şu şekilde gösterdi: “Yine de yüce merhametimden ötürü onları çölde bırakmadın. Gündüzün yol göstermek için bulut sütununu, geceleyin yollarına ışık tutmak için ateş sütununu önlerinden eksik etmedin” (Neh.9:19). Tanrı’nın Ruhu İsrail’i Mısır’dan Çıkış’ta yalnızca yönlendirmekle kalmadı, aynı zamanda aralarında yaşadı, onları yönlendirdi ve ihtiyaçlarını gördü. Mezmur yazarı da İsrail’in Kızıldeniz’den kuru toprak üzerine geçişindeki gerçeği yansıtır: “Bana istemini yapmayı öğret, çünkü Tanrım’sın benim. Senin iyi Ruh’un düz yolda bana öncülük etsin!” (Mez.143:10). Böylece İsrail Kutsal Ruh tarafından yönlendirildi, bu nedenle Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşadı.1

1

William N. Wilder, Echoes of the Exodus Narrative in the Context and Background of Galatians 5:18 (New York: Peter Lang, 2001), 121–174.

Ruh’un Yönetiminde Yaşayın

Mısır’dan çıkışa karşın, Pavlus’un yönlendirişi daha derindir: “Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz” (Gal.5:16). Pavlus, Galatyalılar’ı ilk girdikleri Mesih yolunda yürümeye çağırmaktadır. Eski Antlaşma’daki İsrail için ayartılma, Mısır’daki boyunduruğa geri dönmek anlamına gelirken, Galatyalılar için ayartılma Sina Antlaşmasının boyunduruğuna geri dönmekti. Pavlus, Galatyalılar’ın–kendilerini inkâr edecek gücü bulmak için–kendilerine bakmaya çağırmıyordu. Bunun yerine Mesih’e bakmalı ve Kutsal Ruh’u aramalıydılar: “Çünkü benlik Ruh’a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır” (Gal.5:17).

Benlik ve Ruh birbirlerine tamamen zıttır, aralarında hiçbir benzerlik yoktur. İki farklı çağdırlar, Pavlus “şimdiki kötü çağ” (Gal.1:4) ve Mesih’te oluşturulan yeni yaratılış için “gelecek olan çağ” (Ef.1:21) demektedir. Her çağ farklı davranış ve yönetimlere aittir. Şimdiki çağ cinsel ahlaksızlık, putperestlik, kıskançlık, bölünme, öfke, düşmanlık, ayrılık, kin, sarhoşluk gibi şeylerle gözlemlenir (Gal.5:19–21). Son Adem’in eylemiyle ve Kutsal Ruh’un dökülmesiyle başlamış olan gelecek çağ sevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyilik, iman, uysallık, özdenetimle (Gal.5:22–23) tanınır.2

Bu nedenlerden ötürü Pavlus, büyük bir güvenceyle Galatyalılar’a şunları söyler: “Ruh’un yönetimindeyseniz, Yasa’ya bağımlı değilsiniz” (Gal.5:18). Galatyalılar yasanın tutsaklığından; şeytanın, günahın ve ölümün egemenliğinden özgür kılınmıştır. Özgürdürler ve Tanrı’nın yasası yüreklerine yazılmıştır (Yer.31:31–33). Pavlus, Galatyalılar’ın Ruh’un meyvelerini gösterme gücünün kendilerinden değil, Mesih’ten ve Ruh’tan geldiğini bilmelerini istemektedir. Bu nedenle Pavlus, eğer isterlerse yeni yaratılışın havasını soluyabileceklerini söylemektedir. Eğer yasanın tutsaklığına geri dönerlerse, şimdiki çağın günahının kirletmiş olduğu havayı solurlar; bu, kutsallaşmalarında büyük bir yaraya yol açacaktır. Eğer cennette, göksel yerde oturmakta olan Mesih’e bakar ve Kutsal Ruh’a güvenirlerse, o zaman Ruh’un meyvesini vereceklerdir. Yeni yaratılışın havası ciğerlerini dolduracak ve Mesih için yaşamaları sağlanacaktır.

2

J. Gresham Machen, Notes on Galatians, ed. John H. Skilton (Philadelphia: Presbyterian and Reformed, 1972), 30–33.

Kutsal Ruh’un Gücüyle Başkalarını Sevmek

Pavlus’un söylemeye çalıştığı şey basittir: sevmek için Kutsal Ruh’u arayın. Bu mesaj basit olmakla birlikte, bir insanın Mesih’i ve Ruh’u nasıl arayabileceğini de söylememiz gerekir. İnsanlar mistik bir çağda (Tanrı’yı içinde bulmak), panteizm (Tanrı’yı her yerde bulmak) ve pananteizm (Tanrı’yı her şeyde bulmak) türünde görüşler aracılığıyla Tanrı’yı bulmaya eğilim gösterebilir. Bu ayartılmalara karşı koyabilmemiz için Pavlus, sürekli olarak ricada bulunarak bizi yönlendirir. Tanrı İsrail’i Mısır’dan çıkarıp, onu orada kendi başına öylece bırakmadı. İsrailliler Tanrı’yı sadakatinden ötürü günahkârca yargıladı (Çık.14:11–12; Say.21:5), fakat Tanrı İsrail’i kurtardığında bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Onları bulutla yönlendirdi; Kutsal Ruh hareket ettiğinde, İsrail’in O’nu izlemesi gerekiyordu (Çık.13:21; Say.9:17; Neh.9:12). İsrail’in bir haritaya ihtiyacı yoktu, sadece Ruh’la birlikte yürümeliydiler. İsrail acıktığında Tanrı onlara yemeleri için man verdi (Çık.16:4–5). Susadıklarında Tanrı onlara içmeleri için su verdi (Mısırdan Çıkış 17:17; Say.20:1–3).

Bu gölgeler Mesih’in gelişiyle gerçekleşti. Tanrı bizi yasanın tutsaklığından; şeytanın, günahın ve ölümün egemenliğinden kurtardı. Gelecek çağa Mesih’e iman etmiş olarak girmemize rağmen, “şimdiki kötü çağın” ortasında, çölde dolaşmaktayız (Gal.1:4). Ancak İsrail gibi, Tanrı bizim de ihtiyaçlarımızı karşılamaktadır. Tanrı bizi gökten gelen manla, Mesih’le doyurmaktadır.

Yaşam ekmeği Ben’im. Atalarınız çölde man yediler, yine de öldüler. Gökten inen öyle bir ekmek var ki, ondan yiyen ölmeyecek. Gökten inmiş olan diri ekmek Ben’im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir. (Yu.6:48–51)

Tanrı, susuzluğumuzu diri suyla giderir: “Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içinde sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak” (Yu.4:14). Mesih’in verdiği su Kutsal Ruh’tur; İsa şöyle demektedir: “Kutsal Yazı’da dendiği gibi bana iman edenin ‘içinden diri su ırmakları akacaktır’” (Yu.7:38). Elçi Yuhanna da şu yorumu eklemektedir: “Bunu, kendisine iman edenlerin alacağı Ruh’la ilgili olarak söylüyordu” (Yu.7:39). Mısır’dan Çıkış anlatımını kullanan tek kişi Pavlus değildir; İsa Mesih açıkça İsrail’in kurtuluşu ile getirdiği büyük kurtuluş arasındaki örnek-örneklendirilen ilişkisini belirtir.

Eğer tüm bunlar doğruysa, o zaman şimdiki kötü çağın çölünde dolaşırken Tanrı’nın her şeyi sağlayacağı güvencesine sahibizdir. Çölde Mesih’i ve Kutsal Ruh’u almamıza gerek yoktur, çünkü İsa Mesih Kutsal Ruhu’yla bizde yaşamaktadır ve bize yazılı sözünü vermiştir. Böylece Mesih’i yazılı sözünde bulabiliriz, özellikle de Kelam’ın vaaz edilmesinde. Her Rabbin Günü’nde pastörler kayayı işaret eder ve insanları kurak toprakların ortasında bu kayadan su içmeye çağırırlar; Mesih’i ve O’nu çarmıha gerilmiş olarak vaaz etmekle bize gökten inen man ekmeğinden dağıtırlar. Eğer isteğimiz Ruh’un yönetiminde yaşamaksa, o halde Kelam ve sakramentlerle Mesih’i aramalıyız. Tanrı’nın huzurunda bulunduğu için Musa’nın yüzü nasıl aydınlandıysa (Çık.34:29–35), ibadette Mesih’e yaklaştıkça biz de Mesih’in benzerliğine dönüştürülürüz. Dünyayı meydana getiren Kelam vaaz edildikçe Tanrı seçilmişlerini besler, değiştirir, kutsallaştırır ve kurtarır.

Ruhsal blumianın kiliseleri hasta etmesi ne üzücü! Kilisede çokları kendilerini Kelam’la doyurur ve kiliseden çıkar çıkmaz onu kusar. Başkaları Kelam’dan kaçınır. Ruhsal beslenme olmaksızın, açlığımızla ve susuzluğumuzla eski tutsaklığımıza dönmeye mahkumuz. Dünyanın sofrasını ararız, sunacaklarını alırız. Atasözünün dediği gibi, “ne yiyorsak oyuz”. Diğer bir alternatif de Mesih’i ve Ruh’u aramaktır; Ruh’un yönetiminde yaşayabilir ve lütuf araçlarıyla O’nu arayabiliriz. Tanrı, Ruh aracılığıyla Mesih’te kusursuz bir ziyafet hazırlamıştır; Üçlü-birlik Tanrımız, düşmanlarımızın ortasında bizim için bir sofra kurmuştur ve bizi O’nunla birlikte yemek yemeye çağırmaktadır.

Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişiyle, Şeytanın, günahın ve ölümün gücünden özgür kılındık. Artık Büyük Çobanımız İsa Mesih son çıkışta bizi çölde yönlendirmektedir. Mesih, tıpkı sabah bulutun, geceleyin ateş sütununun İsrail’i yönlendirdiği gibi, Kutsal Ruh’un varlığıyla bizi yönlendirmektedir. Göksel Yeruşalim’e yolculuğumuzda Kutsal Ruh tarafından yönlendirilmeliyiz. Kimi zaman çölde dolaşmayı bırakır, kurtarılmış olduğumuz tutsaklığa geri dönmeye çalışırız. Bu nedenle Ruh’un yönetiminde yaşayın; benliğin isteğine göre yaşamayın. Eğer Ruh’un yönetimindeyseniz, yasaya bağımlı değilsiniz.