Ruh’un Meyveleri, 1. Kısım

Galatyalılar 5:19–25

Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk, ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur. Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir. Ruh sayesinde yaşıyorsak, Ruh’un izinde yürüyelim.

Ünlü bir İspanyol-Amerikalı filozof olan George Santayana (1863–1952) şöyle demiştir, “Geçmişini unutanlar, onu tekrar yaşamaya mahkumdurlar1.” Bu söz, hataları yeniden tekrar etmeden, geçmişteki başarı veya başarısızlıklardan ders almanın önemini vurgulamaktadır. Pavlus, Galatyalılar’ın geçmişten ders almalarını, Tanrı’ya hiçbir şey sunamayacak haldeyken Tanrı’nın onları çok önceden kurtarmış olduğunu anlamalarını istiyordu. Pavlus aynı zamanda Galatyalılar’ın, İsrail’in geçmişteki hatalarını da anlamalarını, böylece kurtuluşlarının hiçbir şekilde onlara dayalı olmadığını, Tanrı’nın antlaşma vaadine olan sadakatinden ötürü gerçekleştiğini bilmelerini istiyordu.

Bir önceki bölümde Pavlus’un Ruh’un meyveleriyle ilgili Galatyalılar’daki ünlü sözlerini incelemeye başladık2. Pavlus, Eski Antlaşma’daki peygamberliklerin gerçekleşmeyi sürdürdüğünden söz eder. Pavlus ve Galatyalılar ortak Kutsal Yazılar’a, Eski Antlaşma’ya sahipti; her Eski Antlaşma okuyan Yahudi’nin aşina olduğu olgular ve düşünceler vardı. Pavlus’un mektubunda, özellikle Mısır’dan Çıkış’a yapılan göndermelerde bu olgu ve düşüncelerin bir kısmını gördük. Şimdiye dek Pavlus yasanın altındaki bir yaşamı kölelik, tutsaklık, esaret olarak tanımladı ve İsrail’in Mısır’daki yaşamına benzerliğini vurgulamak için Mısır’dan Çıkış örneğine başvurdu. Mesih’teki yaşamı ise Pavlus, Ruh’un yönlendirişiyle özgürlük olarak tanımladı.

Kutsal Ruh’un İsrail’i çölde gündüz bulutla, gece ateş sütunuyla yönlendirdiği gibi, biz vaat çocuklarını da yönlendirmektedir: “Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz” (Gal.5:16). Fark edemediğimiz şey Pavlus’un devam eden ayetlerde son çıkış temasına değinmeye devam etmesidir. Pavlus, Eski Antlaşma vaatlerine ve peygamberliklerine, özellikle yeni yaratılışı vaat edenlere katmanlar eklemeye başlar.

1

George Santayana, The Life of Reason or the Phases of Human Progress (London: Archibald Constable & Co., Ltd., 1906), 284.

2

G. K. Beale, “The Old Testament Background of Paul’s Reference to ‘the Fruit of the Spirit’ in Galatians 5:22,” Bulletin for Biblical Research 15/1 (2005): 1–38.

Meyve Vermeyen İsrail

Geriye dönüp, kurtuluş tarihine özellikle de Tanrı’nın İsrail’den memnun olmayışına bakmamız gerekmektedir. Yeşaya, İsrail’i peygambere özgü benzetme olarak Yahve’nin üzüm bağına benzetir. Tanrı’nın bu bağı verimli topraklara nasıl dönüştürdüğünü, ona nasıl baktığını ve daha sonra üzüm vermesi için nasıl beklediğini anlatır. Tanrı’nın bağı yabani üzüm verir. Daha sonra Yeşaya örtüyü kaldırır, İsrail’in Tanrı’nın bağı olduğunu, verdiği yabani üzümlerin Tanrı’nın beklediği doğruluk ve adalet değil; kan, vahşet ve kötülük olduğunu söyler (Yşa.5:1–7). Bunu hafızanıza kazıyın: İsrail meyve vermeyen bir üzüm bağıdır. Aklımızda tutmamız gereken diğer şey Pavlus’un sünnet yanlılarıyla ilgili süregelen eleştirisidir. Eğer Eski Antlaşma’daki İsrail topluluğu yasaya itaatle doğruluk sağlayamadıysa, o zaman sünnet yanlılarının da düşeceği kesindir. Sünnet yanlıları, Eski Antlaşmaya başvururken Pavlus’un uyguladığı strateji zekicedir!

Meyve Veren Kulun Gelişi

Yeşaya’nın peygamberliğinden sonra Tanrı halkını kötülüklerinden ötürü sürgüne gönderdi ama vaat ettiği kulunun geleceğine dair de güvence verdi. Fakat sürgün bakış açısından Tanrı’nın antlaşma vaatlerinin, özellikle de İsrail’i yönetmek üzere Davut’un soyundan gelecek olan kişinin unutulduğu düşünülebilir. Ancak Yeşaya sürgün edileceklere umut vermiştir. “İşay’ın kütüğünden yeni bir filiz çıkacak, kökünden bir fidan meyve verecek” (Yşa.11:1). Yeşaya gelecek meyvenin, İsrail’in yabani meyvesinin tam zıttı olduğunu söylemektedir (Yşa.5:1–7). Peki bu meyve nasıl gelecekti? Yeşaya, “Rab’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, öğüt ve güç ruhu onun üzerinde olacak. Rab korkusu hoşuna gidecek. Gözüyle gördüğüne göre yargılamayacak, kulağıyla işittiğine göre karar vermeyecek. Yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek. Dünyayı ağzının değneğiyle cezalandıracak, kötüleri soluğuyla öldürecek. Davranışının temeli adalet ve sadakat olacak” (Yşa.11:2–5). Ayrıca “Yakup soyu gelecekte kök salacak, İsrail filizlenip çiçeklenecek, yeryüzün meyvesiyle dolduracak” (Yşa.27:6) demektedir. Yeşaya, İsrail’in bütün yeryüzünde meyve vereceği bir zamandan söz etmektedir.

Tanrı Peygamber aracılığıyla Davut’un soyundan gelecek kişinin, İsa Mesih’in bu meyveyi vereceğini vaat etmektedir. Ancak yeryüzünün meyve vermesini sağlayan yalnızca kulun eylemi değildir. Meyve hem Mesih’ten, hem de “çölü verimli bir toprak yapacak” olan Kutsal Ruh’tan gelecekti. “Meyve,” adalet, doğruluk ve esenlik anlamında kullanılan sembolik bir sözcüktür (Yşa.32:14–17; krş. Yşa.44:2–4). Ruh’la meshedilip, meyve veren kul Ruh’la gelir, Ruh da meyve verendir. “Ey gökler, yukarıdan doğruluk damlatın, ey bulutlar, doğruluk yağdırın. Toprak yarılsın, kurtuluş meyvesi versin, onunla birlikte doğruluk yetiştirsin. Bunları yaratan Rab benim” (Yşa.45:8).

Tüm bu imgeler yaratılışı, özellikle de İsa Mesih’in Kutsal Ruh’un aracılığıyla gökleri ve yeri yaratmasını yansıtır (Kol.1:16; Yar.1:2). Yaratılış meyve veren ağaçlar arasında ilk Adem’in yaratılmasıyla sonlanmıştır. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın İsrail’i yenilenmesinden nasıl söz edildiğine dikkat edin. “Rab Siyon’u ve bütün yıkıntılarını avutacak. Siyon çölünü Aden’e, bozkırı Rab’bin bahçesine döndürecek. Orada coşku, sevinç, şükran ve ezgi olacak” (Yşa.51:3). Mesih ve Ruh aracılığıyla yaratılışın yenilenmesi, Aden bahçesinde günahtan önceki durumla özdeşleştirilmiştir.

Ruh’un Meyvesi

İlk Adem dünyaya hükmetmek, Tanrı’nın benzeyişini dünyaya yaymak ve bahçeyi genişletmek için işe koyuldu. Adem başarısız oldu; Tanrı’ya karşı isyan etti, kendi hükümdarlığını şeytanın, günahın ve ölümün gücüne teslim etti. Adem’in çağı benliğin işleriyle anılır. “Benliğin işleri bellidir. Bunlar fuhuş, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgın eğlenceler ve benzeri şeylerdir. Sizi daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum, böyle davrananlar Tanrı egemenliğini miras alamayacaklar” (Gal.5:19–21). Tüm bunlar Adem’in günahından kaynaklanır ve Adem’de olanların hepsi bu kötü davranışlarda bulunur. Babamız Tanrı’nın isteğine uyarak bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda eden Mesih’le kurtuluşumuzun nasıl resmedildiğine dikkat edin (Gal.1:4).

Şimdi ise tam aksine Mesih’in ne getirmiş olduğuna bakın. Mesih bizim yerimize laneti üzerine aldı, öyle ki imanla vaat edilen Ruh’u alabilelim (Gal.3:13–14). Yalnızca Yeşaya’da değil Yoel 2:28’de de vaat edilen Ruh’un dökülmesi, Mesih’in Baba’nın sağına oturmasıyla gerçekleşti (Elç.2:33). Bu nedenlerden ötürü Pavlus, Adem’e “yaşayan can” ve Mesih’e, “son Adem,” “yaşam veren Ruh” demektedir (1Ko.15:45). Ruh’un dökülmesiyle, Tanrı halkı Ruh’un meyvelerini verebilmeye başladı. “Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur” (Gal.5:22–23). Ünlü Kutsal Kitap teoloğu Geerhardus Vos, Mesih’in ne tamamlamış olduğunu ve kurtuluşu nasıl uyguladığını açıklamaktadır. Öncelikle Mesih’in ne yapmış olduğunu işaret eder:

Tüm insanlık tarihi boyunca yalnızca Mesih tam anlamıyla yasayı yerine getirdi. Yasayı uygulaması Babası’yla her zaman karşılıklı olduğu o içsel yaşamındaki tapınakta başladı. O’nun yiyeceği ve içeceği Tanrı’nın isteğini yerine getirmekti. O’nun insan doğası gece gündüz hiç durmadan hoş kokuların yükseldiği bir sunaktı. Çarmıha ve utanca katlandı, bizim yerimize öldü, böylece tanrısal adaleti yerine getirdi. Yalnızca acıkıp susamadı, ama ruhundaki acılara da dayandı.

Vos daha sonra aklanmamızda, kutsallaşmamızda ve yüceltilmemizde Mesih’in sağlamış olduğu faydaları işaret eder:

Şimdi siz ve ben gelip yaşam suyundan ve ekmeğinden karşılıksız alabiliriz. Aklanmayla, bu yaşamda bile O’nun iyi işleriyle dolduruluruz ve günah bize hiç değmemiş gibi Tanrı’ya suçsuz ve lekesiz görünürüz. Kutsallaşmayla O’nun kutsal karakteri bizim ruhlarımıza işletilir, öyle ki kusurlu olmamıza dayanamayan Tanrı, ruhumuzun günden güne Mesih’in benzerliğine dönüştürüldüğünü görerek bizden gerçekten hoşnut olsun. Rabbin vaadinin tam anlamını, son gün bizi bedende ve ruhta mükemmel hale getirdiğinde anlayacağız. Yazılmış olduğu gibi, “Artık acıkmayacaklar, artık susamayacaklar.” O’nun benzerliğinde uyandığımızda Tanrı’nın yüzünü doğrulukla göreceğiz.3

Ruh’un yönetiminde yaşarsak başkalarına sevgiyi, denenmelerde bile duyduğumuz sevinci, Müjde aracılığıyla diğerleriyle paylaştığımız ve sahip olduğumuz esenliği ve Tanrı’nın 2500 yılı aşkın süre önce Yeşaya aracılığıyla vaat ettiklerini göstermiş oluruz. Mesih’in güvence altına aldığı kurtuluşu yaşamaktayız. Bunun yanı sıra, şu iki şeyin de farkına varmak gerek.

İlki, Pavlus benliğin işlerini sergileyenleri uyarmaktadır. “Sizi daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum, böyle davrananlar Tanrı Egemenliği’ni miras alamayacaklar” (Gal.5:21). Bir başka ifadeyle, eğer bir kişi tövbe edip Mesih’e bakmazsa, o kişi Adem’in düşmüş hükümdarlığında, Şeytanın krallığında yaşamaktadır. Bunun tam aksine, Mesih’e imanla bakarsak, Tanrı’nın krallığını miras alırız; Mesih’in krallığı doğrulukla bilinir. İkincisi, işler ve meyveler arasındaki farka dikkat edin. Pavlus niçin “Ruh’un İşleri” demektedir? O’nun gücüne dayanırken bizde meyve veren Kutsal Ruh’tur. Bu doğruluk ürünlerini biz vermeyiz ancak Mesih, Ruh aracılığıyla verir. “Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden Tanrı oğluna imanla sürdürüyorum” (Gal.2:20). Sahte öğretmenler Tanrı’nın istediği doğruluğu kendi çabalarıyla üretmeye çalışıyorlardı.

Zekice bir yorumla Pavlus, sahte öğretmenlere, yasanın halkın gayreti sayesinde değil, Mesih aracılığıyla yerine gelmiş olduğunu kavrayamadıklarını göstermektedir. “İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. Öyle ki, Yasa’nın gereği, benliğe göre değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin” (Rom.8:3–4).

Kimi insanların fil hafızası vardır, hiçbir şeyi unutmazlar. Fakat Tanrı halkında balık hafızası vardı. İsrail’in çölde yakınmalarını okurken şaşkınlık duyuyoruz. Mısır’a felaketler getiren, Kızıldeniz’i mucizevi bir şekilde ikiye bölen, onları kurtararak Firavun’u ve ordusunu yok eden Tanrı’nın amacının onları çöle götürmek olduğunu nasıl düşünebildiler? Neden Mısır’a geri dönmek istediler? Ahmaklıkları açıkça görülmektedir. Ancak farkına varamadığımız şey şudur, Mısır’dan Çıkış’ı okurken esasında aynaya bakmaktayız. Galatyalılar Müjde’yi çabucak bıraktılar ve yasanın boyunduruğuna geri dönmek istediler. Ünlü bir ilahinin de söylediği gibi “Hissediyorum Tanrım, sevdiğim Tanrı’yı terk etmeye eğilimim var.” Bizlerde de bu balık hafızası var. Tanrı’nın Mesih’te bizim için ne yapmış olduğunu unutuyoruz. Santaya’nın dediği gibi geçmişimizi unutuyoruz, böylece onu tekrar etmeye mahkum oluyoruz.

Ruh’un meyvesiyle ilgili Eski Antlaşma temellerinden biri de kurtuluşumuzun biz daha doğmadan önce planlanmış olmasıdır. Kurtuluşumuz, dünyanın temelleri atılmadan önce Mesih’te seçilmemize dayanır (Ef.1:3–4). Bizler kötülüklerimiz ve günahlarımız içinde ölüydük, Mesih Ruh’unu üzerimize döktü, etkin çağrısıyla bizi çağırdı, iman edebilmemizi sağladı ve bizi doğruluk yollarında yürüttü. Mesih’in eylemi binlerce yıl önce vaat edildi, bu taşlar üzerine değil, insanların yüreklerine yazılıydı (2Ko.3:3). Eğer Tanrı tüm çağlar boyunca sadıksa, neden O’ndan şüphe duyuyoruz? Tanrı’nın çağlar boyunca kutsallarına karşı taşıdığı antlaşma sadakatini ve sorumluluğunu neden bu kadar çabuk unutuyoruz? Neden vaatlerini sorguluyoruz?

Korku ve şüphe duyup kafamız soru işaretleriyle dolduğunda (özellikle günah anında) sadık Rabbimize gitmeliyiz. Vos, boş umutla neden dolmamamız gerektiğini oldukça güzel bir şekilde dile getirir:

Tanrı’ya şükürler olsun, O’nunla yüz yüze gelene ve ruhumuz kurtulana dek kaybolanları arayan bir kurtarıcıdır, gözleriyle olağanüstü bir şekilde bizi uzaklardan görür, tatlı lütfuyla bizleri kendine çeker. Mesih, insanlar için insan bedenine bürünerek cennetten yeryüzüne indi; günümüzde hâlâ, her bir günahkâr için sessiz bir şekilde cennetten yeryüzüne iner, her ruhu kararlılıkla araştırır; inatçılık ederek yürüdüğü hilekâr ve akılsızlık dolu yolun labirentlerinde onu takip eder, onu bazen ölümün kıyısına dek izler, sonunda mahva giden kişi Rabbin lütfuna erişir ve Rab şöyle der: “Evini mesken tutmalıyım.”4

Tanrı’nın çağlar boyunca sözüne sadık kaldığını hatırlamalı, bütün vaatlerini yerine getirmiş olduğunu görmeliyiz. Sadakatinizi, Tanrı’nın Mesih’teki sadakatiyle karşılaştırın. Bir sonraki bölümde Ruh’un meyvelerini incelemeye devam edeceğiz ve Hristiyan davranışlarının neler olması gerektiğini göreceğiz.

3

Geerhardus Vos, Grace and Glory (Edinburgh: Banner of Truth, [1922] 1994), 42–43.

4

Vos, Grace and Glory, 52–53.