Birbirinizi Sevin
Galatyalılar 5:7–15
Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin. Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: “Komşunu kendin gibi seveceksin.” Ama birbirinizi ısırıp yiyorsanız, dikkat edin, birbirinizi yok etmeyesiniz!
İmanlı olmayanlar Müjde’nin ne olduğunu bilmeyebilirler, fakat kilisenin sevgi, iyilik ve şefkat dolu bir yer olması gerektiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki kilise bazen kargaşa, bencillik ve hatta kinle dolu bir yer olabiliyor. Pavlus kilisenin sevgi dolu bir yer olması gerektiğini tamamen farkındadır, ama bu sevgi anlayışı imanlı olmayanlarınkinden farklı bir anlayıştır. Bu nedenle Pavlus, Galatyalılar’ı, Mesih’te özgürlüklerini günaha özgürlük olarak kullanmamaları gerektiği konusunda uyarmakta, sevgiyle etkin olan imana sahip olmaları konusunda yönlendirmektedir. Başka bir ifadeyle, aklayan iman iyi işleri, sevgiyi ve elbette Kutsal Ruh’un meyvelerini meydana getirir. Pavlus bunlara önceki ayetlerde değinmiştir (Gal.5:1–6), fakat önümüzdeki ayetlerde Hristiyan davranışlarının kurtuluşun uygulanmasıyla nasıl biçimlendiği anlatılmaktadır. Öyleyse, Mesih kurtulmuş bir günahkârın yaşamını nasıl biçimlendirir? Cevap, Müjde’ye uymakta ve Mesih’in sevgisini başkalarına göstermekte yatmaktadır.
Pavlus’un Gerçek için Duyduğu Kaygı
Pavlus, bu kısma Galatyalılar’ı önceki gelişimleri konusunda övmekle başlar: “İyi koşuyordunuz. Sizi gerçeğe uymaktan kim alıkoydu?” (Gal.5:7). Başlangıç noktaları için bir zamanlar mutlu olan Pavlus, şimdi sahte bir öğretiyi benimsedikleri için onları azarlamaktadır. Pavlus, Galatyalılar’a anladıkları şeyleri yanlış anladıklarını hatırlatmaktadır: “Buna kanmanız sizi çağıranın isteği değildir. ‘Azıcık maya bütün hamuru kabartır.’ Başka türlü düşünmeyeceğinize ilişkin Rab’de size güvenim var. Ama aklınızı karıştıran kim olursa olsun, cezasını çekecektir” (Gal.5:8–9). Buna kanmalarının onları “çağıranın isteği” olmadığını söylemektedir. Diğer bir deyişle, sahte müjde İsa Mesih’ten olmadığını söyler ve daha sonra da sahte müjdeyi “azıcık maya” olarak tanımlar.
Hamurun içine azıcık maya koyarsanız, bu azıcık maya bütün hamurun kabarmasını sağlar. Pavlus, Galatyalılar’daki sapkınlığı azıcık mayaya benzetir, azıcık sahte öğretinin hem bireyleri hem de topluluğu etkileyerek, günahın, kötülüğün bütün kiliseye yayılacağını ima etmektedir. Şüphesiz Pavlus, Galatyalılar için kaygılanmaktadır, ama Galatyalılar’ın sonunda gerçeği benimseyeceğine ve bu sahte öğretinin cezasını çekeceğine dair güvencesi vardır (ayet 10). Ayrıca Pavlus, her kim sahte öğreti veriyorsa cezalandırılacağını söylemektedir.
- ayetten anlaşılmaktadır ki sahte öğretmenler Pavlus’u kendileriyle aynı müjdeyi verdiğini düşünerek suçlamaktaydı: “Bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm? Öyle olsaydı, çarmıh engeli ortadan kalkardı” (Gal.5:11). Suçlamayı kendi üzerlerinden atmak için sahte öğretmenler Pavlus’u da kendilerinden biri gibi göstermeye çalışmışlardı. Elçinin elbette onlarla hiçbir ilişkisi yoktu. Pavlus açıkça şu soruyu sormaktadır: “madem sünnet olmak gerektiğini öğretiyorum, öyleyse sahte öğretmenler ve onu izleyenler tarafından neden zulme uğruyorum?” Pavlus, ayetin sonunda sünneti savunuyor olsaydı, çarmıh engelinin ortadan kalkacağını söylemektedir. Onun öğretisinde yaygın olan ve genellikle unutulan “çarmıh engeli” bağlamını açıklamalıyız.
Pavlus 1. Korintliler 1. bölümde, Yahudilerin mucize ve Greklerin bilgelik görmek istediğini söylemektedir. Mesih’in çarmıhı bunların hiçbirini sunmaz, fakat çarmıha gerilen Kurtarıcıyı; acı çeken, alçaltılan, beden alan Tanrı’yı sunar. Bu hem Yahudiler hem de Grekler için büyük bir engeldi. Daha fazlasını istiyorlardı. Peki, Pavlus buna ne yanıt verdi?
Çünkü Tanrı’nın “saçmalığı” insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı’nın “zayıflığı” insan gücünden daha güçlüdür.
Kardeşlerim, aldığınız çağrıyı düşünün. Birçoğunuz insan ölçülerine göre bilge, güçlü ya da soylu kişiler değildiniz. Ne var ki, Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti. Dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için dünyanın önemsiz, soysuz, değersiz gördüklerini seçti. Öyle ki, Tanrı’nın önünde hiç kimse övünemesin. (1Ko.1:25–29)
Tanrı dünyanın budala saydıklarını seçti, öyle ki hiç kimse Tanrı’nın önünde övünemesin. Benim düşünceme göre, Galatya’da olan sapkınlıkla ilişkilendirdiğimizde çarmıh engeli burada da bulunmaktadır.
Mesih’in Müjdesi, sahip olduğunu düşündüğümüz doğruluğu ve itaati bir kenara bırakıp, Mesih’in doğruluğunu ve itaatini benimsememiz gerektiğini söylemektedir. Yasaya olan itaatleriyle ya da bu durumdaki gibi sünnetli olmalarıyla kendi doğruluklarına güvenen Yahudiler için bu bir engeldi. Pavlus bu konuda öyle ısrarlıydı ki kabullenmemiz konusunda bizleri zora sokan şu sözleri söyledi: “Aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım etseler!” (Gal.5:12). Pavlus şunu söyleyecek kadar öfkelenmiştir, “Pekala, eğer sünnet yasasını yerine getirmekte bu kadar ısrar ediyorsanız, umarım bıçak öyle bir kayar ki hadım kalırsınız.”
İlk bakışta böyle bir ifadenin genel metinle uyum sağlamadığını ve ona uygun olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak Kutsal Yazılar’daki diğer ifadeleri düşünürseniz uyum sağlamaktadır ve uygundur. Pavlus’un, Korintliler’e mektubunu hatırlayın: “Rab’bi sevmeyene lanet olsun!” (1Ko.16:22); ya da küçük çocukların sürçmesine neden olanlarla ilgili Mesih’in söylemiş olduklarını anımsayın: “Böyle bir kişi bu küçüklerden birini günaha düşüreceğine, boynuna bir değirmen taşı geçirilip denize atılsa, kendisi için daha iyi olur” (Luk.17:2). Pavlus doğruluk eleştirisi yaparken, aynı zamanda sahte bir öğretiyi benimseyenlerin başına geleceklerden de söz eder.
Müjde’yi terk ettiklerinden ötürü Galatyalılar’ın karşı karşıya olduğu durumu hatırlayın: “Bir kimse size kabul ettiğinize ters düşen bir Müjde bildirirse, ona lanet olsun!” (Gal.1:9). Pavlus, yasanın gerekliliklerini yapmaya çalışanların topluluktan çıkarılacaklarını söylemektedir. Yasa şunu buyurmuştur: “Erkeklik bezi ezilmiş ya da erkeklik organı kesilmiş kişi RAB’bin topluluğuna girmeyecek” (Yas.23:1). Böylesi bir konuşma çok sert olabilir, ama kişiyi günah uykusundan uyandırmak için gereklidir. Ancak Pavlus, söyleyeceklerini bitirmemiştir, olumlu bir konuşmayla devam eder.
Pavlus’un Galatyalılar’ın Davranışları için Duyduğu Kaygı
“Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin” (Gal.5:13) demektedir Pavlus. Galatyalılar’a yasanın boyunduruğuna geri dönmeleri gerektiğini değil, Mesih’te özgür olmaya çağrıldıklarını hatırlatmaktadır. Fakat Pavlus, Galatyalılar’ın Mesih’in verdiği özgürlüğü benlik için bir fırsat olarak kullanmalarını istemiyordu; bunun yerine birbirlerini sevebilmeleri için özgür olmalarını istiyordu. Pavlus’un düşüncesi neydi? Devamında şöyle demektedir: “Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin’” (Gal.5:14). Sahte öğretmenlerin Pavlus’u, sünnetle ilgili duruşundan ötürü yasasızlıkla suçlamış olmaları mümkündür. Pavlus onların tarafında değildi. İnsanın aklanması kutsallaşmasına yol açar: “İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü ‘Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir’ diye yazılmıştır” (Gal.3:13–14).
İman yerine iyi işlerle kurtuluşu aramanın sonuçlarına yeniden bakalım. Pavlus, Galatyalılar’ın benimsemekte olduğu işlerle doğruluk öğretisini sahte müjdelerin “meyvesi” olarak tanımlar: “ama birbirinizi ısırıp yiyorsanız, dikkat edin, birbirinizi yok etmeyeseniz!” (Gal.5:15). Kurtuluşu iman ve iyi işlerle aramanın sonu lanet, ölüm, tutsaklık, ayrılık ve çekişmedir. Eğer kurtuluşumuzu işlerle sağlamaya çalışırsak, o zaman kendimizi diğerleriyle kıyaslamaya başlarız, kişisel başarımıza dayalı bir hiyerarşi kurulur. Böylesi bir yol doğrudan ayrılıklara, çekişmelere ve benlik arayışlarına çıkar. İşte bu nedenle Pavlus, Galatyalılar’ı birbirleriyle çekişmemeleri konusundan uyarmaktadır. Diğer taraftan, eğer aklanmayı ve kurtuluşu yalnızca lütuf aracılığıyla, Mesih’e imanla ararlarsa, o zaman Kutsal Ruh’u alırlar. Kutsal Ruh birbirlerini sevmelerini sağlar. Bir sonraki bölümde daha detaylı göreceğimiz benlik ve Ruh, kötülük ve sevgi arasındaki zıtlığa bir bakın.
Gerçek Sevgi
Bu bölüm kesinlikle Mesih’in yaşamının, ölümünün ve dirilişinin ve Müjde’nin yaşamları değiştiren gücüne dikkat çekmektedir. Mesih’in eylemi ve içimizde yaşayan Kutsal Ruh olmaksızın gerçek sevgiyi bilemeyiz ve gösteremeyiz. Unutmayın ki sevgi sıcak, duygusal hisler değildir; her ne kadar bu hisleri içerse de… Aksine sevgi, Mesih’in hizmetinde görüldüğü gibi somut, fedakâr, kendinden veren bir hizmettir. Mesih, yaşamını başkaları için yaşadı, başkalarının yerine öldü, başkaları için dirildi. Pavlus’un Galatyalılar’a “birbirinizi sevin” talimatına bakarken, Ruh aracılığıyla Mesih’in eylemini temel almalıyız.
Kutsal Ruh’un gücüyle Mesih’in varlığı olmaksızın gerçek sevgiyi bilemeyiz. Bu Tanrı’nın lütuf araçlarıyla Kutsal Ruh’un gücünü aramamız gerektiği anlamına gelmektedir: Tanrı’nın Kelamı, sakramentler ve dua aracılığıyla Ruh bizi Mesih’in benzerliğine dönüştürür ve sevgi duymamızı sağlar. Aynı zamanda komşumuzu da kendimiz gibi sevmemiz gerektiğini anımsayalım. Komşunuz yalnızca Mesih’teki kardeşleriniz değildir, iletişim ve etkileşim içinde olduğunuz herkestir.
Çevremizdeki insanlara saygılı davranıyor muyuz? Çevremizdekilere kendimize davranılmasını istediğimiz gibi davranıyor muyuz? Başkalarının isteklerini, kendi isteklerimizin önüne koyuyor muyuz? Başkasıyla ilgili bir dedikodu duyduğumuzda geçip gidiyor muyuz? Benliğin arzularına boyun eğerek problemin bir parçası olup, kilisede bölünmelere ve ayrılıklara neden oluyor muyuz? Özellikle de Pavlus’un burada söylemiş olduklarının ışığında bunu göz önünde bulundurun. Genellikle insanlar, sevgi ile azarlanma ve bu yolla düzeltilme arasında bir bağ kuramaz. Modern kültürde azarlanmak sevgiden çok nefrete yakındır. Pavlus günahla yüzleşmeyi doğrudan bir şekilde ifade etmektedir. Sıradan bir check-up sırasında, doktorunuz sizde tedavi edilmediğinde ölümünüze sebebiyet verecek kötü huylu bir beyin tümörü bulduğunda size ne söylemesini isterdiniz? Size gülüp, her şeyin yolunda olduğunu mu? Endişelenmeniz gereken bir şey olmadığını, yalnızca soğuk algınlığı olduğunu mu? Yoksa tam tersi bir şekilde size doğruyu söylemesini mi?
Ne kadar rahatsız edici olursa olsun, doktorun size gerçeği söylemesi gerekir, öyle ki tedavinize bir an önce başlayabilin. Pavlus sahte öğretmenlerin kendilerini hadım etmelerini dilediğini söylediğinde, bence bunu yapmaktaydı. Bu doğruyu konuşmaktı, sahte öğretmenlerin yüreklerini ele geçiren kanseri bilmeleri gerekmekteydi. Doktorun size kötü huylu tümörünüzün olduğunu söylediği sahneye dönecek olursak, siz buna nasıl cevap verirsiniz? Sessiz mi kalırsınız? Öylece çekip gider misiniz? Yoksa karşınızdaki doktora sevgiyle ve kibarca “Lütfen bana böyle şeyler söylemeyin” mi dersiniz? Daha ileri gidip “senin bana söylediğin şey Mesih’in bedenini parçalara ayırmaz mı” diye sorar mısınız? Eğer gerekliyse, Mesih’in bedenine kanseri yaydığı için dedikodu yapan kişiyle yüzleşir misiniz? Eğer birbirimizi seviyorsak yapmamız gereken şey budur.
Umarım Mesih’in Müjdesi’ne sürekli ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruzdur. Mesih’in Müjdesi olmaksızın, yasanın boyunduruğu ve köleliği altında kalırız. Mesih’in yaşamı, ölümü, dirilişi ve Kutsal Ruh’un işlemesiyle yaşarız, kurtuluşun ve birbirimizi seviyor olmanın özgürlüğünden zevk alırız. Elçi Yuhanna’nın sözleri bu anlamda son noktayı koymaktadır: “Sevgili kardeşlerim, birbirimizi sevelim. Çünkü sevgi Tanrı’dandır. Seven herkes Tanrı’dan doğmuştur ve Tanrı’yı tanır” (1Yu.4:7).