Mesih’teki Özgürlük

Galatyalılar 5:1–6

Yasa aracılığıyla aklanmaya çalışan sizler Mesih’ten ayrıldınız, Tanrı’nın lütfundan uzak düştünüz. Ama biz aklanmanın verdiği umudun gerçekleşmesini Ruh’a dayanarak, imanla bekliyoruz. Mesih İsa’da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır; yararlı olan, sevgiyle etkisini gösteren imandır.

Bir önceki bölümde Pavlus, kurtuluşa yanlış bir yaklaşımla (işlerle) doğru yaklaşım (iman) arasındaki zıtlığı ortaya koydu. Aradaki farklılıkları göstermek için Tanrı’nın İbrahim’e verdiği vaatlerin anlatıldığı Yaratılış Kitabı’na başvurdu. İbrahim ve Sara antlaşma vaadini duydular, fakat daha sonra vaadi kendi günahkâr çabalarıyla tamamlamaya çalıştılar. İbrahim, karısı Sara’yı dinledi, cariyesi Hacer’le birlikte oldu ve Hacer ona bir oğul, İsmail’i doğurdu. Bu, Tanrı’nın İbrahim’e vaat ettiği çocuk değildi. Fakat İbrahim ve Sara, Rabbe imanla baktıklarında, Tanrı antlaşma vaadinin çocuğunu onlara sağladı ve İshak doğdu. Vaat sonucu doğan çocuk İsmail değil, İshak’tı. İsmail, Sara ve İbrahim’in günahkâr çabalarının bir meyvesiyken, İshak Rabbin antlaşma vaadine olan imanlarının bir meyvesiydi. Daha sonra İsmail İshak’a zulmetti ve bu nedenle Sara İbrahim’den, Hacer’le İsmail’i kovmasını istedi. Pavlus, dikkatimizi İsmail’in köle bir kadın olan Hacer’in oğlu; İshak’ın ise antlaşma vaadinin mirasçısı, özgür kadın Sara’dan doğan bir oğul olduğuna çekti.

Pavlus bu olayları Galatya’daki durumla ilişkilendirdi ve kurtuluşu iman ile iyi işlerin birlikteliğinden elde etmeye çalışanları Hacer’de simgeleşen dünyasal Yeruşalim’in çocukları olarak nitelendirdi. Bunun tam aksine, kurtuluşlarını yalnızca Mesih’te imanla arayanlara özgür kadın Sara’da simgeleşen göksel Yeruşalim’in çocukları dedi. Pavlus bu bölümü ve Eski Antlaşma’dan yaptığı alıntıları şu şekilde sonlandırdı: “İşte böyle kardeşler, bizler köle kadının değil, özgür kadının çocuklarıyız” (Gal.4:31). Diğer bir deyişle, kurtuluşu yasaya itaatle elde etmeye çalışmak yalnızca yasanın boyunduruğunu ve lanetini getirir. Öte yandan, kurtuluşu yalnızca Mesih’e imanla aramak özgürlük getirir.

Pavlus, hem yasanın boyunduruğunu hem de boyunduruktan özgür olmayı anlatmaya devam eder. Bunlar kavramamız gereken önemli konulardır. Hristiyanlar için yasanın boyunduruğundan özgür olmanın ne gibi bir önemi var? Tanrı bizi yasanın lanetinden ve boyunduruğundan özgür kıldığı için günah işlemekte özgür müyüz? Kesinlikle hayır!

Yasanın Boyunduruğuna Ve Lanetine Geri Dönmek

Pavlus, bu bölümde İsmail’le İshak’ın doğumunun anlatıldığı bölüme değinir ve dördüncü bölümde belirttiği düşünceyi tekrar eder: “Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin” (Gal.5:1). Pavlus Galatyalılar’ın Mesih’te özgür kılındığını söyler ve onları bu özgürlüğe sımsıkı tutunmaları konusunda teşvik eder. Mesih, kendisine imanla bakanların yerine yasaya kusursuz bir şekilde itaat etmiş ve yasanın lanetini kendi üzerine almıştır (Gal.3:13). Kurtuluş için yasaya dönmek, kölelik bağına geri dönmektir. Eski Antlaşma’daki İsrail tarihinden bir benzetmeyle anlatacak olursak, Kızıldeniz’den mucizevi bir şekilde geçerek kurtuldukları Mısır’daki köleliğe şimdi geri dönmek istemektedirler.

Pavlus, yalnızca imanla aklanmanın doğasını iman ve işlerin birbiriyle bağdaşmayan karşılıklı ilişkisini göstererek Galatyalılar’a anlatmaya devam eder: “Bakın, ben Pavlus size diyorum ki, sünnet olursanız Mesih’in size hiç yararı olmaz. Sünnet edilen her adamı bir daha uyarıyorum: Kutsal Yasa’nın tümünü yerine getirmek zorundadır. Yasa aracılığıyla aklanmaya çalışan sizler Mesih’ten ayrıldınız, Tanrı’nın lütfundan uzak düştünüz” (Gal.5:2–4). Aklanmaya giden iki yol vardır: biri yasaya kusursuz itaat, diğeri de yalnızca Mesih’e iman. Bu iki yol birbiriyle bağdaşmamaktadır. Eğer bir kişi kurtuluşu ve aklanmayı kendi itaatiyle elde etmeye çalışıyorsa, o zaman Mesih’in kusursuz itaati boşunadır. Kurtuluşumuz, Tanrı’yla bizim aramızda bir ticaret ortaklığı değildir, Tanrı’nın bize olan yardımına ek olarak kurtuluş konusunda çaba göstermeyiz. Tam aksine, aklanmamız için itaatimizi öne sürmek, yasanın tamamına itaat etme zorunluluğunu üzerimize almaktır.

Adem’in orijinal günahından ötürü, günahın taşıdığı suçun yanı sıra yıkımı da miras aldık. Günaha eğilimli olduğumuz için günahlarımız da bizi aşağı çeker. Tek ihtiyacımız olan basit bir günahtır, böylece yasanın tüm ağırlığı üzerimize biner ve laneti üzerimize hırçın dalgalar gibi gelir. Pavlus, Galatyalılar’a eğer yasaya itaatleriyle aklanmaya çalışırlarsa Mesih’ten gelen ayrıcalıklarını yitireceklerini ve Tanrı’dan uzaklaşacaklarını söylemektedir. Pavlus’un, burada yaptığı kelime oyununa dikkat edin. Sahte öğretmenler kurtulmak için diğer ulusların da sünnet olmaları gerektiğini söylemekteydi. Fakat bir kişinin kurtulması ve aklanması için sünnet olmasıyla, yalnızca bedeninden bir parça ayrılmıyordu, ayrıca kendisini de Mesih’ten ayırıyordu. Kısacası Pavlus, kurtuluşu sünnetle elde etmeye çalışarak antlaşmanın lanetini kazanacaklarını söylemektedir, çünkü Mesih’ten ayrılmak, İbrahim’le yapılan antlaşmanın bereketlerinden de ayrılmaktı.

Pavlus, “Yasa aracılığıyla aklanmaya çalışan sizler Mesih’ten ayrıldınız, Tanrı’nın lütfundan uzak düştünüz” (Gal.5:4) derken, bahsettiği şey kişinin kurtuluşunu kaybedebileceği değildir. Eğer öyle olsaydı, Pavlus kendi sözleriyle çelişmiş olurdu: “Mesih’in sevgisinden bizi kim ayırabilir?” (Rom.8:34). Bunun yerine Pavlus, Mesih’in görünür kilisesinin üyelerinden yasayla aklanmaya çalışanların gerçekten Mesih’ten ayrılacağını söylemektedir. Kendi işleriyle aklanmaya çalışan kişi sahip olmaya çalıştığı lütuftan uzak düşer. Raftaki bir şeyi almak için sandalyenin üzerine çıkarak dengesini kaybedip düşen bir çocuk gibi, kendi işleriyle cennete gitmeye çalışan kişi de sonunda kendini yerde bulur; çünkü bir günahkâr için günahın ve yasanın lanetinin ağırlığı taşıyamayacağı kadar fazladır.

Yalnızca Mesih’e İmanla Kurtuluşun Doğası

Pavlus kurtuluşun diğer yoluyla veya yalnızca Mesih’e imanla ilgili kurtuluş konusunda ne söylemektedir? Pavlus şöyle demiştir: “Ama biz aklanmanın verdiği umudun gerçekleşmesini Ruh’a dayanarak, imanla bekliyoruz” (Gal.5:5). İşler aracılığıyla kurtuluş ile iman aracılığıyla kurtuluş arasındaki farka dikkat edin. Sünnet yanlıları kurtuluşu bedenin işleriyle sağlamaya çalışırken, Pavlus kurtuluşun “iman ve Ruh aracılığıyla” olduğunu söylemektedir. Pavlus, “beden” ile “Ruh” arasındaki zıtlığı beşinci bölümde nasıl anlatacağına dair ipucu vermektedir (örneğin, benliğin işleriyle Ruh’un işleri). Yine de Pavlus’un kurtuluşta Tanrı’nın egemenliğine öncelik verdiği görülmektedir.

Ruh’un yaşam veren işleri kurtuluşu bildirmektedir. Kurtuluşumuz dışa dönüktür, çünkü imanla bir başkasına, İsa Mesih’e bakarız. İsa Mesih’e bakanlar, yalnızca imanla aklananlar, doğruluk umuduna ve kurtuluşunun tamamlanmasına bakarlar. Kutsallaşmalarının ve yüceltilmelerinin tamamlanmasına, ölümsüzlüğü, yüceliği kuşanmaya bakarlar (2Ko.5:1–4). William Perkins’in Pavlus’un “ama biz aklanmanın verdiği umudun gerçekleşmesini imanla bekliyoruz” (Gal.5:5) ifadesini açıkladığı gibi: “iman, vaadi kavrar, umudu oluşturur: umutla iman beklemelerini sağlar.” Peki “doğruluk umudu” nedir? Perkins şöyle demiştir:

Kurtuluş, sonsuz yaşam, doğruluk meyvesi (Tit.2:13) ya da umut edilen doğruluktur. İman edenlere bu doğruluk giydirilir; ancak bu yaşamda tekemmül etmesi gelecek çağda, doğrulumuz olan Mesih’in görüneceği ve kutsallaşmanın tamamlanacağı zamanda gerçekleşecektir (Rom.8:23; 1Yu.3:2).1

Sahte öğretmenlerin kendi bozulmuş işleriyle elde etmeye çalıştığı şeyi, yani sonsuz yaşamı, Tanrı’nın halkı Kutsal Ruh’un gücüyle yalnızca Mesih’e imanla bakarak arar ve elde eder.

Pavlus şöyle demektedir, “Mesih İsa’da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır; yararlı olan, sevgiyle etkisini gösteren imandır” (Gal.5:6). Pavlus kurtuluşla ilgili olarak Galatyalılar’a tekrar sünnetliliğin ve sünnetsizliğin yararı olmadığını hatırlatır. Pavlus Galatyalılar’a Yahudi olmanın (sünnetli), diğer uluslardan olmanın (sünnetsiz), yasaya itaatin ve ırksal kimliğin hiçbir işe yaramadığını söylemektedir. Yalnızca Mesih’e olan iman, kurtuluşu ve aklanmayı sağlar. İman sevgi meyvesini ya da Pavlus’un söylediği gibi “sevgiyle etkisini gösteren imanı” oluşturur. Diğer bir deyişle, bir kişi yalnızca imanla aklanıyorsa, yasanın boyunduruğuna geri dönmeye çalışmaz, aksine aklayan imanın meyvesi olan Mesih’in sevgisini göstermeye çalışır.

Jean Calvin iman, işler ve aklanma arasındaki ilişkiyi açıklar. Galatyalılar 5:6’ya, özellikle de Pavlus’un “sevgiyle etkisini gösteren iman” söylemini insanın aklanması için iyi işlerin zorunlu olması olarak yorumlayan Roma Katolik kilisesinin yanlışlarıyla uğraşarak yapar. Calvin şunları söylemiştir:

Yalnızca imanla aklanma doktrinimizi çürütmek isterlerken şu silahı kullanırlar: eğer iman bizi sevgi işiyle aklıyorsa, o halde iman tek başına aklayamaz. Ben de şu cevabı veriyorum: bu kişiler ne söylemiş olduklarını ya da bizim ne öğrettiğimizi anlamamaktadırlar. İman her zaman iyi işleri de beraberinde getirmektedir. Aklanma için iman tek başına yeterlidir. Fakat Papa yanlıları, katiller gibi imanı parçalara ayırır, sevgiyi boş kılarlar ya da imanı yalnızca sevgiden oluşturmaya çalışırlar. Fakat biz gerçek imanın Ruh’un yenilemesinden (kutsallaşmadan) ayrılabileceğine karşı çıkıyoruz. Fakat söz konusu aklanma olduğunda bütün işleri hariç tutarız. Aklanmayı anlatırken, sevgiden ve işlerden söz etmeye dikkat edin.2

Böylece iman sevgiyi üretir, ancak sevgimizden ötürü değil, bize imanla giydirilen, Mesih’in Baba’ya duyduğu sevgiden ve itaatten ötürü aklanırız. Sevgiyle işleyen imanla aklanma Pavlus’un tüm mektubunda yer alır ve Pavlus buna karşı çıkar.

1

William Perkins, A Commentary on Galatians, ed. Gerald T. Shepherd (New York: Pilgrim Press, [1617] 1989), 334.

2

John Calvin, Galatians, Ephesians, Philippians, and Colossians, CNTC, trans. T. H. L. Parker, eds. David W. Torrance and T. F. Torrance (Grand Rapids, MI: Eerdmans, [1965] 1996), 96

Sevgiyle Etkisini Gösteren İman

Umarım yolun sonunu görüyoruzdur, bu yolun sonu işlerle aklanma ve yalnızca Mesih’e imanla aklanma yoludur. İlki, insanı yalnızca İsa Mesih aracılığıyla gelen kurtuluştan ayırır. İkincisi insanı doğruluk umuduyla, Mesih’in imanlıda başlamış olduğu işi tamamlayacağı umuduyla doldurur. Yalnızca lütufla, Mesih’e olan imanla aklanma, imanlının tamamen kurtulmasıyla sonuçlanır. Perkins tekrar şöyle demektedir:

Aklanma ve kutsama iki farklı yarardır (1Ko.1:30 ve 1Ko.6:11). Aklanma bizi cehennemden kurtarır, sonsuz yaşama kavuşturur. Kutsallaşma aklanmanın meyvesidir ve aklandığımız için Tanrı’ya şükretmemizi sağlar: sevgi de aynı şeyi sağlar, çünkü kutsallaşmanın özel bir parçasıdır.3

Bu kesinlikle hepimizin sevinç duyması gereken bir şeydir. Bu mesajı yüreğimizde saklamalıyız.

Kaçımız kurtulabilmek için Tanrı’yı itaat göstererek onu hoşnut etme gibi bir yanlış öğretiye uyarak kişisel çaba sarf etti? Kaçımız diğerlerinden daha itaatkâr olduğuna inanarak kendisinin öteki insanlardan daha iyi olduğunu düşündü? Bütün bu sahte öğretiler Galatya’daki sapkınlıkta mevcuttu; Tanrı’nın lütfuyla başlayıp kurtuluşu kendi çabalarıyla bitirmeye çalışıyorlardı. Bu yaklaşıma sahip olmanın sonucu yargı ve Mesih’ten ayrılmaktır. Bunun tam aksine, Mesih’e imanla bakan ve O’nun eylemine iman eden kişi doğruluk umuduna sahip olur. Pavlus, mektubunda önemli bir konudan söz etmektedir, çünkü bu, kurtuluşunun tamamlanması için Mesih’i bekleyen bütün Hristiyanları tanımlayan bir konudur. Hristiyanlar benliğin işleriyle değil, ancak sevgiyle kendisini gösteren iman ile bilinmelidir.

Fakat Hristiyanlar Mesih’teki özgürlüklerini, yasanın lanetinden özgür olmalarını günah işleme konusunda verilmiş bir izin olarak görmemelidir. Tanrı’nın Müjde’de açıklanan lütfunun karşılıksız doğası konusunda imansızlığa karşı cevap olarak Pavlus, imanlıların günahın gücüne köle olmaları için değil, doğruluğa köle olmaları için günahtan özgür kılındıklarını söylemektedir (Rom.6:17–18). İmanlı, yaşamının sonuna kadar bu hayat tarzını benimsemelidir: “Ama şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı’nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır” (Rom.6:22). İmanlı, Mesih’e sözü duyarak ve dinleyerek, basitçe okuyarak ve dinleyerek değil, ama sözü hem duyan hem de uygulayan kişi olarak yaklaşır (Yak.1:23–25). Hristiyanların Mesih’e kendilerini uyarlamaya çalışabilecekleri bir diğer yol da gayretli bir şekilde dua etmektir. Duada günahımızla savaşır ve kurtarıcımıza bizi günahın yıkıcı gücünden kurtarması için yalvarırız. Hristiyanlar, Yusuf’un Potifar’ın karısından kaçtığı gibi, bütün günahkâr davranışlardan kaçması gerekir. Yasanın düzgüsel özelliği Hristiyanları günahkâr davranışları belirlemesi konusunda yönlendirir ve eğitir.

Daha sonraki bölümlerde, aklanmış günahkârları belirleyen bazı davranışları ayrıntılı bir biçimde göreceğiz. Fakat şu soruyu sormazsak üşengeç davranmış oluruz: imanla aklanmayı özgürce günah işleme, Mesih’in ücretini ödediği şeyleri yapma yolu gibi mi görüyoruz? Sevgisiyle etkisini gösteren imanın ardından gittiğimizi söyleyebilir miyiz? Sevgiyi, dünyanın tanımladığı gibi değil, Tanrı’nın sözünde tanımlandığı gibi tanımlamalıyız. En büyük iki buyruk nedir? “İsa ona şu karşılığı verdi: ‘Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.’ İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır” (Mat.22:37–40). Mesih’e yalnızca Kutsal Ruh’un gücüyle, Pavlus’un tanımladığı gibi sevgiyle etkisini gösteren iman aracılığıyla yaklaşabiliriz.

Yine de boş yere Tanrı’nın yasasına kusursuz bir şekilde itaat etmeye çalışabilir ve bu yolla yalnızca üzerimize suçlama ve lanet getirmiş oluruz; ya da tam aksine, Kutsal Ruh’un gücüyle Mesih’e bakar ve karşılıksız armağan olarak kurtuluşu alırız, aynı güçle de Tanrı’ya itaat eder, Tanrı’yı ve komşumuzu severek yolumuza devam ederiz. Bu nedenle, Mesih’i arayın ve bize vermiş olduğu özgürlükten zevk alın. Tanrı’yı ve komşumuzu severek imanın meyvelerini gösterin. Tanrı’nın vermiş olduğu, Mesih’in sağladığı, Kutsal Ruh’un uyguladığı kurtuluşu ve aklanmayı günah işlemek için bahane olarak kullanmayın!

3

Perkins, Galatians, 339.